İnsan hayatının devamlılığı için en önemli organ kalptir. Kalp, günde 100 bin kez kasılır ve 8000 litre kan pompalayan bir organdır. Kalpte oluşan bir bozukluk sebebiyle çeşitli kalp hastalıkları ve kalp krizi gerçekleşebilir. Kalp krizi geçiren bir insanın hayatta kalma şansı yüzde 25 ile 20 arası değişiklik gösterir. Eğer kalp krizi belirtilerisizde varsa hemen bir hastaneye müracaat etmelisiniz.
Öncelikle kalp krizinin nasıl ortaya çıktığına bir göz atalım. Kalbi çeşitli yollarla besleyen atardamarda oluşan bir tıkanma sonucu kalbe yeteri kadar oksijen gitmez. Bu durum kalbe ciddi oranda zarar verir. Kalbe ulaşamayan besinler atardamarda birikir. Zaman içinde atardamarda daralmalar ve çatlaklar oluşur.
kalp krizi belirtileri
Bu çatlaklar ile birlikte atardamara pıhtılar ulaşır ve kalp krizi meydana gelir. Zamanında hastaneye ulaşılıp uzman kişiler tarafından müdahale edilmezse kalp dokusu kaybı kendini gösterir. Kalp pompalama işlevini yapamaz hale gelir ve kalp yetmezliği ortaya çıkar. Türkiye’ye bakıldığı zaman her yıl 200 bine yakın kişi kalp krizi sonucu hayatını kaybetmektedir.
Kalp Krizi Belirtileri Nelerdir?
Sağlıklı olmayan kalbe sahip birçok insanda kalp krizi belirtileri vardır. Şiddetli bir şekilde etkisi gösteren kalp ağrısı aslında bir göğüs ağrısıdır. Batma hissi vermez ve nefes alıp verirken ağrıda azalma ya da artış olmaz.
Bu ağrı sanki göğsümüzde taş varmış gibi bir hissettirir. Göğsünüze sürekli bir baskı yapar. Sol kola, çeneye ve sırta yayılabilir. Bu hissiyat hali 15 dakika ile 20 dakika arası değişkenlik göstererek sürer.
Diğer kalp krizi belirtileri: baş kısmında dönme hissi, mide bulantısı hissi, sürekli sıkıntılı hissetme, nefes çekmekte zorlanış gösterme, yorgunluk hissiyatı gibi belirtiler ile kendini göstermektedir. Bu gibi durumlarda en büyük ilaç insanın dinlenmesidir. Alınan ilaçların etki etmediği ve ağrıların artması sonucu kesinlikle en yakın hastaneye gidip muayene olmanız sağlığınız açısından kesinlikle şarttır.
Kalp Krizi Nedenleri Nelerdir
Kalp Krizi Nedenleri Nelerdir?
Ciddi bir hastalık olan ve ölüm riskinin yüksek olduğu bu hastalığın belli başlı bazı nedenleri vardır.
Bu nedenler şu şekilde sıralanabilir;
Sigara kalp krizinde en büyük etkenlerden biridir. Sigara kullanan bir kişinin, diğer sigara kullanmayan insanlara göre kalp krizine yakalanma olasılığı daha fazladır.
Kanda LDL adlı bir madde bulunur, bu maddenin gereğinden fazla olması kalp krizi riskine yol açmaktadır. LDL maddesi en çok sosis, sucuk, karides, salam, et, kızartmalarda, tereyağları, mayonez, yağlı süt ürünleri gibi ürünlerde bulunmaktadır. Bu ürünleri gereğinden fazla tüketmek sağlığımız açısından olumsuz etkiler yaratacaktır. Kalp krizi belirtileri göstermeye başlarsınız.
Şeker hastalıkları, kalp krizi riskini ciddi oranda tetikleyen rahatsızlıklar arasında ilk sıralardadır. Birçok insan zaten şeker hastalığı sebebiyle kalp krizi geçirip vefat etmektedir.
Obezite, damar sertleşmesine sebep olduğundan ötürü kalp krizi riski fazladır.
İlerleyen yaşlar ile birlikte kalp damarları eskisi kadar sağlam olmayabilir. Bu da kalp krizi riskini tetikler niteliktedir.
Kadınlarda doğuştan var olan östrojen hormonu kalp krizine karşı koruyucu niteliktedir. Fakat kadında oluşan menopoz sonrası kalp krizi riski oluşmaktadır.
Sağlıksız beslenme ve hareketsiz bir yaşamda kalp krizi belirtileri arasındadır.
Yukarıdaki gibi nedenler kalp krizine sebebiyet verebilir.
Kalp Krizi
Kalp Krizi Tedavi Yöntemleri
kalp krizi belirtileri var olan bir kişinin kesinlikle en yakın hastaneye götürülüp tedavi ettirilmesi gerekir. Bu konuda hızlı olunmalarıdır çünkü hasta her an yaşamını yitirebilir.
Kalp krizi sebebiyle oluşan ölümlerde genellikle kalp krizi geçirdikten 30 dakika ile 1 saat arasında gerçekleşen bir ölüm oluşmaktadır. Hastanın alanında uzman kişiler tarafından tedavi ettirilmesi gerekir. Doğru teşhis ve doğru tedavi hasta yaşamı için önemlidir. Yakın çevrenizde kalp krizi geçiren birine asla su harici bir şey vermeyin.
Ambulansın gelmesine kadarki sürede hastayı yere yatırıp dizleriniz ile kalbine baskı yapmanız gerekir. Kalp krizi belirtileri göstererek hastaneye ulaşan hastaya anjiyo yapılır. Anjiyo sonuçlarına göre hastaya gerekli ilaç verilir ya da cerrahi işlemler uygulanır. Wikipedia / Mayoclinic / Heart
Son yıllarda gelişen alternatif tıp teknolojisine her yıl yeni bir buluş eklenmekte. Bu buluşlardan birisi de kara mürver adı verilen bir çiçekli bitki türüdür. Kara mürver çiçeği veya meyvesi olarakta bilinen bitki önemli miktar da C vitamini içermesi ile de biliniyor.
Bağışıklık sistemi güçlendirici olarak kullanılan ve eczanelerde pastil şeklinde satılan mürver meyvesi orijinal ve aromatik tadı ile de kendini sevdirmiş durumda. Pek çok hastalığa faydası olan ve tedavilerde kullanılan mürver meyvesinin diğer faydaları nelerdir?
Kara Mürver Nedir
Kolesterol Düzenleyici
Mürver kullanan şeker hastaları ve kalp hastaları bir süre sonra onları rahatsız eden çarpıntı, baş dönmesi ve halsizlik gibi sorunların azaldığını belirtmişlerdir. Bu özelliği ile kara mürver meyvelerinin damar yollarını açıcı antiseptikler içerdiği ortaya konmuştur. Ayrıca şeker dengesini düzenleyerek içerisinde bulunan doğal tatlandırıcılar ile şeker hastalarının ihtiyacı olan dengeli şeker oranını sağlamaktadır.
Sindirim Sistemi Düzenleyici
Mürverin diğer bir faydası ise sindirim sistemleri üzerinde ki yapılandırıcı etkisidir. Hazımsızlık ve kabızlık gibi rahatsızlıkları bulunan insanlar üzerinde işe yaradığı tespit edilmiş ve lif kaynağı olduğu için diyet yapmakta olanlara da şeker takviyesi olarak tavsiye edilir.
Kara Mürver Cildi Korur
Bilhassa üzerinde durulması gereken bir konu olan; kara mürverin cilt kanserine karşı koruyucu olması belki de en önemli özelliğidir. İçerisinde bulunan çinko ve kolajenler sayesinde cilt derisinin erken yaşlanmasını önleyerek sıkı durmasını ve de hücre yenilenmesini sağlamaktadır. Diğer bir faydası saçlar da bulunan keratin maddesini arttırarak güçlü ve sağlam saçların temel maddesi olma özelliğidir.
Solunum Yolları Hastalıklarını Tedavi Eder
Grip, soğuk algınlığı gibi bakteri kaynaklı hastalıkların meydana gelmesine engel olur. Bağışıklık sistemini güçlendirmesi bu konu da örnek olarak gösterilebilir ancak bu bitki gribe sebebiyet veren patojenlerin çoğalmasını durdurarak vitamin eklentisi yapar.
Mide Hastalıkları Tedavisi
Bol miktar da D, E ve C vitamini içermesi nedeni ile mide öz suyunun ihtiyacı olan vitaminleri karşılar. Ayrıca mide bulantısı, mide ağrısı gibi hastalıklar da doğal antibiyotik olarak kullanılır.
Kara Mürver Faydaları Nelerdir
Kara Mürver Hakkında Kısa Bilgiler
Yapılan araştırmalar ile mürver bitkisinin yağ yakımına yardımcı olduğu görülmüştür. Ayrıca iyi bir ter söktürücü olan bu meyvenin zatürre gibi hastalıklar da doktorların tercih ettiği bir yöntem olarak bilinir. Son zamanlar da meydana gelen covid19 virüs pandemisi ile mücadele de hava yolları şirketlerinin yolcularına ikram ettiği gözlenmiştir.
Bunların dışında kara mürver;
İdrar söktürücüdür
Böbrek iltihap söktürücü
Hemoroit ağrılarına iyi gelir
Stres yüzünden oluşan baş ağrısı gibi rahatsızlıkları giderir
Balgam söktürücüdür
Romatizma ağrılarına iyi gelir
Emziren annelerin sütünü arttırdığı gözlenmiştir
Eklem ve kas ağrılarını iyileştirir
Nefes borularına yapışan enfeksiyonları temizler
Epilepsi hastalığı tedavisinde kullanılır
Cilt kızarıklığı, sivilce lekeleri gibi defekteleri tedavi eder
HIV ve AİDS hastalığında etkilidir
Kanserle savaşır
Çiçeklerinden çay yapılan kara mürverin hafta da 4 defa tüketilmesi uygun görülür.
kara mürver şurubu
Kara Mürver Yan Etkileri
Ne kadar çok faydası var ise paralel olarak kara mürver meyvesinin yan etkileri de mevcuttur. Bu yan etkilerin başlı başına kişinin alerjik ve hastalık reaksiyonlarına bağlıdır. Örneğin hamile iseniz daha süt gelmeden mürver tüketmek tehlikeli olabilir. Bu bitkinin kabuklarını ayrı bir şekilde tüketmek ise mide rahatsızlıklarına neden olmaktadır. Diğer bir yan etkisi ise cilt üzerine sürülmesi durumunda kızarıklık ve şişkinlik yaratmasıdır. Kişinin alerjik durumunu göz önünde bulundurarak meyveyi tüketmesi daha sağlıklı olacaktır. Wikipedia
Ketojenik diyet günümüzde çok fazla konuşulan diyet çeşidi olup, yeni başlayanlar için ketojenik diyeti kurallarını yazımızda bulabilirsiniz. Ketojenik diyet özellikle son yıllarda adını duyduğumuz ve yapanların memnun kaldıkları diyet çeşitlerindendir. Birçok diyet çeşidini uygulayarak vücudumuzda ki değişiklikleri gözlemleyip kendimize en iyi hangisinin geldiğini gözlemleyebiliriz. Sağlık durumunuz el verdiği sürece ketojenik diyeti uygulayarak kendi içinizdeki değişiklikleri gözlemleyebilirsiniz.
Diyet Önerileri
Ketojenik Diyet Nedir?
Ketojenik diyet diğer bir deyiş ile keto diyeti vücuttaki yağ yakımını hızlandırmaya yönelik bir diyettir. Düşük karbonhidrat alımını uygun gören bu diyet çeşidinde vücuda aldığınız karbonhidratlar sınırlı olduğundan vücutta yağ yakım oranı oldukça fazla olmaktadır. Ketojenik diyet uzun vadede uygulandığından hem vücut yapınız için hem de sağlığınız için oldukça olumlu etkileri bulunuyor. Ancak yeni başlayanlar için ketojenik diyeti biraz olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
Ketojenik diyetler vücudu ketozist moduna sokmak için tasarlanmış diyetlerdir. Hem kilo vermeyi hem de fiziksel yapınızın sağlıklı bir şekilde görünmesini sağlar. Vücudun bu forma ulaşabilmesi için gerekli olan keton seviyesini ayarlar. Bu nedenle adı ketojenik diyet olarak belirlenmiştir. Ketojenik diyet uygulamaya başladığınızda öncelikli olarak diyet ayrıntılarını dikkatli bir şekilde araştırmalısınız. Diyetin amacı sağlıklı bir şekilde kalıcı olarak kilo vermek olduğundan uzak durmanız gereken yiyecek ve içecekler bulunuyor. Bunları dikkatli bir şekilde belirleyerek ve bunu bir yaşam biçimi haline getirerek bu yola çıkmalısınız.
Ketojenik Diyeti Kimler Uygulamamalıdır?
Ketojenik diyet aslında birçok kişi için elverişli bir beslenme şekli sunmaktadır. Ancak buna rağmen belirli yiyeceklerden uzak durmanız gerektiği için bazı problemleri olan kişilerin uzak durmasında faydası bulunuyor.
Peki, kimler bu diyeti uygulayamaz? Bu sorunun cevabını şu şekilde belirtebiliriz;
İnsülin ya da sürekli ilaç kullanımı gerektiren diyabet hastaları
Yüksek tansiyonu olan kişiler
Yüksek kan basıncı bulunan ve bunun için tedavi gören kişiler
Emziren kişiler
Saydığımız bu kişilerin bir uzman kontrolü yaptırarak beslenme alışkanlıklarını değiştirmeleri hem kendi sağlıkları için hem de uzun vadede beyin ve fiziksel yapıları için daha yararlı olacaktır.
Diyet
Ketojenik Diyette Neler Yiyebiliriz?
Ketojenik beslenmede yararlı karbonhidratların vücuda girmesinde bir sakınca bulunmuyor. Örneğin buğday, mercimek, tahıl grupları bu besin ögelerini yararlı karbonhidrat olarak düşünebilirsiniz. Ayrıca yumurta, peynir, sebze ve meyve grupları gibi besin grupları da günlük almanız gereken besin grupları arasındadır.
Bu besin gruplarını yeterli seviyede yediğiniz takdirde vücudunuz gerekli olan yağ miktarını yakacak ve sağlıklı bir şekilde kilo vermeniz gerçekleşecektir. Önemli olan karbonhidratı vücudunuza yararlı besin gruplarından almanızdır. Bu şekilde karbonhidrat alımı yaptığınızda vücudunuz bunun ayrımını yapar ve uzun vadede kalıcı bir şekilde kilo vermeniz gerçekleşir.
Ketojenik Diyette Yememeniz Gereken Besin Grupları Nelerdir?
Yüksek miktarda nişasta ve şeker içeren besin gruplarından bu dönemde uzak durmalısınız. Muz, patates, pirinç, makarna, mısır, bezelye, havuç, üzüm gibi besinler yüksek miktarda şeker içerdiğinden bu ürünleri vücudunuza soktuğunuzda kana çok fazla insülin salgılanır ve sürekli açlık hissi olur. Bu sayede sürekli yemek yeme ihtiyacı hissedersiniz. Bu da sağlıklı kilo vermenin önünde büyük bir engeldir.
Ayrıca pakete girmiş ve işlenmiş olan besin gruplarından da uzak durmalısınız. Özellikle şarküteri ürünleri bu sürede tüketmemeniz gerekiyor. Hazır salam, sucuk, sosis bu gibi ürünlerde yüksek miktarda nişasta ve şeker bulunuyor. Kendi evinizde yapmadığınız sürece market ürünlerini evinize sokmamanız gerekiyor.
Ketojenik Diyeti Sırasında Neler İçebilirsiniz?
Ketojenik diyette yeterli miktarda sıvı alımı oldukça önemlidir. Suyu her gün en az 3 litre içmeyi alışkanlık haline getirmelisiniz. Kahve ve çayı da şekersiz ve ölçülü bir şekilde tüketebilirsiniz. Bunların haricinde ketojenik diyette yeşil yapraklı sebzeler ile detoks içecekleri yapabilirsiniz. Bunları da öğünlerinizde tüketebilirsiniz. Bu şekilde yeşil yapraklı yiyeceklerden içecek hazırlamanız hem daha zinde olmanızı sağlar hem de gün içerisinde sizi tok tutarak zararlı besinlere yönelmenizi engeller.
Ketojenik Diyette Vücudumuzdaki Değişiklikler Nelerdir?
Ketojenik diyet uzun vadede uygulandığında kan basıncındaki ani yükselmeleri ortadan kaldırmaktadır Gün içerisinde yaşadığımız ani tatlı krizleri aslında yanlış beslenmemizin bir sonucudur. Vücudu zararlı gıdalar ile doldurduğumuz için vücutta sürekli yeme alışkanlığı olur ve bu durumun sonunda da kilo alımı kaçınılmaz hale gelir. Aynı zamanda ketojenik diyet yine uzun vadede daha zinde bir görüntünüzün olmasını sağlar.
Hem fiziksel hem de beyin yapınızda olumlu gelişmeler sağlayarak odaklanma sürecinizi kısaltır. Genellikle diyet dönemlerinde kişilerde konsantrasyon sorunları oluşabilmektedir. Bu da tamamen yanlış beslenme ile alakalıdır. Keto diyetinde keto salgısının doğru bir şekilde beyine salgılanması amaç olduğundan vücudun halsiz düşmesi gibi bir durum söz konusu olmamaktadır. Yani siz kendinizi enerjik hissederek kilo verme sürecinizi başarılı bir şekilde yönetebilirsiniz. Önemli olan diyetinize odaklanıp yemeniz ve yememeniz gereken şeyleri belirlemenizdir.
KetojenikDiyetin Faydaları Nelerdir?
Ketojenik diyetin vücuda birçok artısı bulunuyor. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz;
Midenizin rahatlamasını sağlar
Kan basıncınızı dengeler
Vücudunuzda sivilce problemlerine çözüm olur
Tatlı krizlerinizi azaltır
Uzun vadede kilo kontrolü sağlar
Bu gibi artılar ketojenik diyetin en belirgin faydaları arasındadır. Uzun vadede daha enerjik bir hale dönüşmenize zemin hazırlayan bu diyeti bir yaşam felsefesi haline getirebilirseniz olumlu etkilerini görebilirsiniz.
Nelere Dikkat Etmeliyim?
Kendi vücudunuzu dikkatli bir şekilde tanıyarak sizin en fazla neye ihtiyacınızın olduğunu belirlemeniz gerekiyor. Bu nedenle vücuda yeterli miktarda besinleri almanız gerekiyor. Özellikle şeker alımında çok dikkatli olmanız gerekiyor. Şekeri doğal yöntemlerden alsanız bile kısıtlı bir şekilde almanız size fayda sağlayacaktır. Bu nedenle diyette özellikle nişasta ve şeker alımını sınırlandırmalısınız.
Bugün sizinle beyin tümörleri hakkında önemli bilgiler paylaşacağım. Bu konu, maalesef birçok insanın karşılaşabileceği bir sağlık sorunu. Belirtileri ve tanı yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak, erken teşhis ve tedavi açısından büyük bir önem taşıyor.
Bildiğiniz gibi, beyin tümörleri beyin dokusu veya çevresinde anormal hücre büyümeleridir. Bu tümörler farklı belirtilere sebep olabilir ve doğru bir tanı için çeşitli tanı yöntemleri kullanılmaktadır.
Gelecekteki yazılarımızda daha ayrıntılı bilgilere yer vereceğiz, ancak şimdi sizi merakta bırakmak istemiyorum. Beyin tümörlerinin belirtileri ve tanı yöntemlerini yakından inceleyeceğiz. Bu sayede siz ve sevdikleriniz, erken dönemde müdahale etme şansına sahip olacaksınız.
Unutmayın, sağlık her şeyden daha önemlidir. Doğru bilgilerle donanmış olmanız, kendinizi ve sevdiklerinizi korumanız için büyük bir adım olacak.
Bizi takip etmeye devam edin. Hep birlikte beyin tümörleri hakkında daha fazla bilgi edinelim ve bu önemli konuda farkındalık yaratmaya devam edelim.
Sağlıklı günler dilerim,
Ana Başlıklar
Beyin tümörlerinin belirtileri nelerdir?
Beyin tümörü tanısı nasıl konulur?
Beyin tümörü çeşitleri ve oluşumu nasıldır?
Beyin tümörü nedenleri ve risk faktörleri
Görüntüleme teknikleri ile beyin tümörü teşhisi
Beyin Tümörü Genel Bilgiler
Beyin tümörleri, beyinde veya çevresinde anormal hücre büyümeleridir. Beyin dokusunda oluşan bu tümörler farklı tiplerde olabilir ve farklı şekillerde oluşabilir. Beyin tümörleri genellikle iyi huylu (iyi niyetli) veya kötü huylu (kötü niyetli) olarak sınıflandırılır. İyi huylu tümörler, çoğunlukla sınırlı bir alanda büyür ve yayılmazken kötü huylu tümörler hızlı bir şekilde büyüyebilir ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.
Beyin Tümörü Nedir?
Beyin tümörü, beyin dokusunda veya beyinle bağlantılı yapılarında meydana gelen anormal hücre büyümeleridir. Bu tümörler normal beyin fonksiyonlarını etkileyebilir ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Beyin tümörleri genellikle iyi huylu veya kötü huylu olarak sınıflandırılır ve tedavi seçenekleri ve prognozları tümörün türüne bağlı olarak değişebilir.
Beyin Tümörü Çeşitleri ve Oluşumu
Beyin tümörleri, farklı tiplerde olabilir ve farklı şekillerde oluşabilir. İyi huylu beyin tümörleri, beyin dokusu içinde sınırlı bir alanda büyür ve diğer dokulara yayılmaz. Kötü huylu beyin tümörleri ise hızlı bir şekilde büyüyebilir, çevredeki dokulara yayılabilir ve beyin fonksiyonlarını etkileyebilir. Beyin tümörlerinin oluşumunun tam olarak neden olduğu bilinmemektedir, ancak genetik faktörler, radyasyon maruziyeti ve bazı çevresel etkenlerin rol oynayabileceği düşünülmektedir.
Beyin Tümörü Nedenleri ve Risk Faktörleri
Beyin tümörlerinin neden olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı risk faktörleri ve etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Bu faktörler arasında şunlar yer alabilir:
Genetik faktörler: Ailede beyin tümörü öyküsü olan bireylerde yüksek risk faktörü bulunabilir.
Radyasyon maruziyeti: Yüksek dozda radyasyona maruz kalmak beyin tümörü riskini artırabilir. Özellikle çocukluk döneminde radyasyona maruz kalanlar daha büyük bir risk altında olabilir.
Çevresel etkenler: Bazı kimyasal maddelere veya çevresel faktörlere uzun süre maruz kalmak beyin tümörü riskini artırabilir.
Yaşam tarzı faktörleri: Sigara içmek, aşırı alkol tüketmek, obezite ve hareketsiz yaşam tarzı gibi faktörler beyin tümörü riskini artırabilir.
Ancak beyin tümörlerinin gelişiminde birden fazla faktörün etkili olduğunu unutmamak önemlidir. Her bireyde farklı faktörler etkili olabilir ve nedenlerin tam olarak belirlenmesi zor olabilir.
Beyin Tümörü Belirtileri
Beyin tümörlerinin belirtileri, tümörün türüne, konumuna ve büyüklüğüne bağlı olarak değişebilir. Erken dönemde ortaya çıkan belirtiler genellikle baş ağrısı, mide bulantısı ve denge sorunları gibi non-spesifik semptomlar olabilir. İleri dönem belirtileri ise daha belirgin olabilir ve nöbetler, motor beceri kaybı, konuşma bozuklukları gibi şiddetli semptomlara yol açabilir.
Erken Dönemde Ortaya Çıkan Belirtiler
Beyin tümörü erken dönemdeyken ortaya çıkan belirtiler genellikle diğer hastalıklarla ilişkilendirilebilir ve teşhis etmesi zor olabilir. Bunlar şunları içerebilir:
Baş ağrısı: Sık ve şiddetli baş ağrıları, beyin tümörünün erken belirtilerinden biridir.
Mide bulantısı ve kusma: Beyin tümörü, beyin dokusuna baskı yaparak mide bulantısına ve kusmaya neden olabilir.
Denge sorunları: Koordinasyon ve denge sorunları, beynin etkilenmesiyle ortaya çıkabilir.
Görme problemleri: Bulanık görme veya çift görme gibi gözle ilgili sorunlar, beyin tümörünün belirtileri olabilir.
İleri Dönem Belirtileri ve Hastalar Üzerindeki Etkileri
Beyin tümörünün ilerlemesiyle birlikte belirtiler daha belirgin hale gelir ve hastalar üzerinde önemli etkileri olabilir. İleri dönem belirtileri şunları içerebilir:
Nöbetler: Beyin tümörü, beyin aktivitesinde anormal değişikliklere yol açarak nöbetlere neden olabilir.
Motor beceri kaybı: Tümör, beyindeki motor bölgeleri etkileyerek güçsüzlük, felç veya hareket koordinasyonunda sorunlara neden olabilir.
Konuşma bozuklukları: Beyin tümörü, konuşma merkezlerine baskı yaparak konuşma güçlüğü, anlama bozukluğu veya kelime bulma zorluklarına neden olabilir.
Davranış değişiklikleri: Beyin tümörü, kişilik değişiklikleri, hafıza sorunları veya duygusal dalgalanmalara yol açabilir.
Beyin tümörü belirtileri, hemen herkes için aynı olmayabilir ve her bireyde farklılık gösterebilir. Bu yüzden, herhangi bir belirti veya semptom fark ederseniz, derhal bir sağlık uzmanına başvurmanız önemlidir.
Beyin Tümörü Belirtileri
Erken Dönemde Ortaya Çıkan Belirtiler
İleri Dönem Belirtileri ve Hastalar Üzerindeki Etkileri
Baş ağrısı
Baş ağrısı
Nöbetler
Mide bulantısı ve kusma
Mide bulantısı ve kusma
Motor beceri kaybı
Denge sorunları
Denge sorunları
Konuşma bozuklukları
Görme problemleri
Görme problemleri
Davranış değişiklikleri
Tanı Yöntemleri ve Önemi
Beyin tümörü tanısı, hastalığın doğru bir şekilde teşhis edilmesi için önemlidir. Bu teşhis süreci, çeşitli tanı yöntemlerini içerir ve tümörün türünü, konumunu ve evresini belirlemeye yardımcı olur. Doğru tanı, uygun tedavi yaklaşımının belirlenmesi için kritik bir adımdır.
Beyin tümörü tanısı için kullanılan önemli yöntemler arasında görüntüleme teknikleri ve biyopsi yer alır. Görüntüleme teknikleri, tümörün yerleşim yeri, boyutu ve yayılma durumu hakkında bilgi sağlar. Bunlar arasında manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları bulunur.
MRG taraması, yüksek hassasiyet ve ayrıntılı görüntüleme sağlayarak beyin tümörlerinin tespitinde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Beyin dokusunu ayrıntılı bir şekilde inceleyerek tümörlerin boyutunu, konumunu ve karakteristik özelliklerini gösterir.
MRG taraması, beyin tümörü tanısında etkili bir yöntemdir. Yüksek çözünürlüklü görüntüler sağladığı için tümörün büyüklüğünü, şeklini ve etrafındaki dokuyu belirlemek için önemli bir araştırma aracıdır.
BT taraması ise bilgisayarlı tomografi cihazı kullanılarak yapılan bir yöntemdir. Beyin tümörlerini daha hızlı ve hassas bir şekilde tespit etmek için kullanılır. BT taraması, tümörlerin yapısal özelliklerini ayrıntılı bir şekilde gösterir ve patolojik değişiklikleri ayırt etmeye yardımcı olur.
BT taraması, beyin tümörü tanısında değerli bilgiler sağlar. Çok yönlü görüntüler elde ederek tümörlerin boyutunu, sınırını ve varsa diğer anatomik yapılarla olan ilişkisini gösterir.
Biyopsi ise tümörün doğrudan incelenmesini sağlayan bir yöntemdir. Tümörden alınan doku örneği, patolojik incelemeler için laboratuvarlara gönderilir. Bu incelemeler sonucunda, tümörün iyilik veya kötülük derecesi ve genetik özellikleri belirlenebilir.
Beyin tümörlerinin doğru tanı yöntemleriyle teşhis edilmesi, hastaların uygun tedavi ve takip süreçlerine ihtiyaç duymasını sağlar.
Tanı Yöntemi
Özellikleri
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Yüksek çözünürlük, ayrıntılı görüntüleme, tümörlerin konumu ve boyutunu gösterme
Bilgisayarlı Tomografi (BT)
Hızlı ve hassas tarama, tümörlerin yapısal özelliklerini gösterme
Biyopsi
Doğrudan tümörün incelenmesini sağlama, patolojik incelemeler için doku örneği alımı
Görüntüleme Teknikleri ile Beyin Tümörü Teşhisi
Beyin tümörlerinin teşhisinde görüntüleme teknikleri büyük önem taşır. Bu teknikler, beyin tümörlerinin tanısını koymak ve doğru tedavi planını oluşturmak için kullanılır. En yaygın kullanılan görüntüleme teknikleri arasında Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) bulunur.
Bilgisayarlı Tomografi (BT)
Bilgisayarlı Tomografi (BT), X ışınları kullanarak kesitli görüntüler elde etmeyi sağlayan bir görüntüleme yöntemidir. Bu tarama, beyin tümörünün konumunu, boyutunu ve şeklini belirlemek için kullanılır. BT taramaları, tümörün diğer dokulara olan etkisini göstererek cerrahi planlama ve tedavi stratejisi oluşturmada önemli bir araçtır.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ise manyetik alan ve radyo dalgaları kullanarak detaylı görüntüler elde etmeyi sağlar. Beyin dokusunun farklı yapılarını daha net bir şekilde görüntülemek için kullanılır. MRG taramaları, beyin tümörlerinin büyüklüğünü, şeklini ve varsa yayılımını değerlendirmek için etkili bir yöntemdir. Ayrıca, MRG taramaları tümörün diğer dokulara olan yakınlığını da göstererek cerrahi planlamada yardımcı olur.
Sık Sorulan Sorular
Beyin tümörü nedir?
Beyin tümörü, beyin dokusundaki veya çevresindeki anormal hücre büyümeleridir.
Beyin tümörü çeşitleri ve oluşumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Beyin tümörleri, farklı tiplerde olabilir ve farklı şekillerde oluşabilir.
Beyin tümörlerinin nedenleri ve risk faktörleri nelerdir?
Beyin tümörlerinin neden olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı risk faktörleri ve etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir.
Beyin tümörlerinin belirtileri nelerdir?
Beyin tümörlerinin belirtileri, tümörün türüne, konumuna ve büyüklüğüne bağlı olarak değişebilir.
Erken dönemde ortaya çıkan beyin tümörü belirtileri nelerdir?
Erken dönemde ortaya çıkan beyin tümörü belirtileri genellikle baş ağrısı, mide bulantısı ve denge sorunları gibi non-spesifik semptomlar olabilir.
İleri dönemde ortaya çıkan beyin tümörü belirtileri ve hastalar üzerindeki etkileri nelerdir?
İleri dönemde ortaya çıkan beyin tümörü belirtileri ise daha belirgin olabilir ve nöbetler, motor beceri kaybı, konuşma bozuklukları gibi şiddetli semptomlara yol açabilir.
Beyin tümörü nasıl teşhis edilir ve teşhis yöntemleri ne kadar önemlidir?
Beyin tümörlerinin doğru bir şekilde teşhis edilmesi önemlidir. Tanı yöntemleri, görüntüleme teknikleri ve biyopsi gibi yöntemleri içerir ve tümörün türünü, konumunu ve evresini belirlemeye yardımcı olur. Tanı yöntemleri doğru tedavi yaklaşımını belirlemek için önemlidir.
Beyin tümörünün teşhisi için hangi görüntüleme teknikleri kullanılır?
Görüntüleme teknikleri, beyin tümörlerinin teşhisinde önemli bir rol oynar. Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) gibi teknikler, beyin tümörlerini teşhis etmek için kullanılır.
Yoğurt, bilinen en eski Anadolu mutfağı lezzetlerinden biridir. Türk mutfağının en önemli ve en faydalı besinleri arasında yer alan yoğurdu, günün her öğününde keyifle tüketebilirsiniz. Yoğurt her öğünde yenilebilecek bir besin olduğu için mutfağımızda oldukça önemli bir yere sahiptir. Her ne kadar günümüzde daha çok paket olarak üretimi yapılan hazır yoğurtlar tercih edilse de aslında evinizde yoğurt yapmanız oldukça kolaydır. Her ne kadar yoğurt mayalamakonusunda bilinçli bir toplum olsak da bununda kendine has dikkat edilmesi gereken kısımları bulunuyor. Bu nedenle mutlaka yoğununuzu hazırlamadan önce mayalama koşullarına dikkat etmeniz gerekiyor. Aksi takdirde yoğurdunuz taş gibi sert ve kesilebilir bir kıvamda olmayabilir.
yoğurt mayalama
Yoğurt Kaç Derecece Mayalanır?
Yoğurt mayalamanın pek çok farklı yöntemi bulunuyor. Bu yöntemlerden biri de fırında yoğurt mayalamaktır. Eğer yoğurt mayalama konusunda pek bir bilginiz ve deneyiminiz yoksa fırında yoğurt mayalamak sizin için en garantili yöntem olacaktır. Yoğurt mayalarınız için ilk olarak kullanacağınız sütü kaynatıp ılık bir hâle getirmeniz gerekiyor.
Yaklaşık 80 derece olan sütün içerisine yoğurt mayanızı katarak mayalama işlemini tamamlayabilirsiniz. Yoğurt mayaladığınız kabı, 50 derecede bulunan fırına koyarak birkaç saat içerisinde kolayca mayalayabilirsiniz. Fırında mayalanan yoğurt daha kısa sürede oluşacağı için dikkatli olmanızda fayda vardır. Ayrıca fırının ayarını mutlaka kapatarak mayalama işlemini sürdürün. Aksi takdirde yoğurdunuz kesik kesik olabilir.
Yoğurt Kaç Derecece Mayalanır
Taş Gibi Yoğurt Nasıl Yapılır?
Genel olarak Türk mutfağının vazgeçilmezi olan ve pek çok kişinin severek tükettiği yoğurdu taş gibi yapmanın pek çok yolu bulunuyor. Aslında yoğurt yapılırken daha kıvamlı ve su oranı az olmasına özen gösterilir. Her ne kadar sanayi üretimi olan yoğurtlar bu şekilde olsa da sizde evinizin ortamında taş gibi yoğurt yapabilirsiniz. Taş gibi yoğurt yapmanız için oldukça yağlı ve iyi kaynamış bir sütünüz olması gerekiyor. Yoğurt mayalama işlemi için kaliteli bir süte sahip olmanız gerekiyor. Eğer sütün yağ oranı fazla olursa daha sert ve kıvamlı olacaktır.
Taş Gibi Yoğurt Mayalama Püf Noktaları
Herkesin severek tükettiği ve sofraların vazgeçilmezi olan yoğurdunuzu taş gibi yapmanın pek çok püf noktası bulunuyor. Eğer sizde yoğurdu daha koyu kıvamlı tercih ediyorsanız ve uzun süre sulanmasını istemiyorsanız bu püf noktalara dikkat ederek taş gibi yoğurt mayalayabilirsiniz.
Taş gibi yoğurt yapmanın püf noktalarından bazıları şunlardır:
Kaliteli ve doğal süt kullanmak
Sütü kısık ateşte karıştırarak kaynatmak
Yağlı süt tercih etmek
Mayalama ortamına ve ısısına dikkat etmek
Doğal maya kullanmak
Mümkünse mayaladıktan sonra buzdolabında bekletmek
Yoğurdu mayalarken kabın ağzını kapatmamak
Bu ve bunun gibi birkaç şeye dikkat ederek sizde evinizde üstelik oldukça doğal olan taş gibi yoğurt yapabilirsiniz.
yoğurt mayalama
Tereyağı İle Taş Gibi Yoğurt Mayalama
Yoğurt mayalarken kullanabileceğiniz pek çok farklı maya bulunuyor. Özellikle taş gibi yoğurt yapmak isteyen pek çok kişi hem doğal hem de güzel bir şekilde yoğurt yapabilecek bir maya arıyor. Özellikle taş gibi yoğurt yapmak isteyenler için tereyağı ise bulunmaz bir mayadır. Aslında her ne kadar mantıksız gibi görünse de tereyağı gerçekten oldukça güzel bir yoğurt mayası olabiliyor. Yoğurdunuzu tereyağı ile mayalarken normal maya yerine bir yemek kaşığı köy tereyağını katmanız yeterli olacaktır. Yine aynı şekilde mayalama işlemlerinize devam ederek taş gibi yoğurdunuzu bu yöntemle kolayca yapabilirsiniz. Ancak bu mayalama yönteminde daha yağlı ve kaymaklı bir yoğurt elde edeceksiniz.
Dünya üzerinde bulunan her şeyin bir anlamı bulunuyor. Özellikle doğaya bakıldığında doğada var olan pek çok şeyin bir ya da birkaç faydası bulunuyor. Hatta bu durum o kadar bilinen bir şey ki şu anda Dünya üzerindeki birçok iş koluna ev sahipliği yapıyor. Son yıllarda insanlar daha çok doğaya yöneliyor. Doğal olanın daha faydalı olması pek çok kişinin tercihini doğal ürünlerden yana kullanmasını sağlıyor. Üzüm çekirdeği bunlardan biri.
Doğada bulunan bir ürünün pek çok farklı faydası olabiliyor. Özellikle son zamanlarda üzüm çekirdeğive faydaları konusunda ortada pek çok bilgi bulunuyor. Neredeyse herkesin severek tükettiği üzümün elbette faydaları bulunuyor. Ancak üzümün çekirdeğinin de faydalı olması oldukça değerli bir bilgidir. Eğer sizde üzümün çekirdeğinin nelere iyi geldiğini merak ediyorsanız kısa bir araştırma yapmanız yeterli olacaktır.
üzüm çekirdeği
Üzüm Çekirdeği Yağı Faydaları
Bazı besinlerin sadece kendisi değil tohumu ya da çekirdeği de oldukça fazla fayda sağlayabiliyor. Özellikle üzümün çekirdeğinden elde edilen yağında pek çok farklı faydası bulunuyor. Genel olarak çekirdekten yağ elde etmenin 2 yolu bulunuyor. Bunlar soğuk sıkım yöntemi ve çekirdekleri zeytinyağında bekletme yöntemidir. Eğer çekirdek ya da tohum hâlindeki ürünlerin yağını temin etmek istiyorsanız en faydalı olanı soğuk sıkım yöntemi ile elde edilmiş olanıdır. Bu nedenle üzüm çekirdeğinin yağı da oldukça faydalıdır. Bu yağ daha çok kozmetik ve cilt bakım ürünleri hazırlamakta kullanılan yaşlanma karşıtı bir yağdır.
Üzüm Çekirdeğinin Faydaları Nelerdir?
Üzüm çekirdeğinin bilinen ve kesin olarak kanıtlanmış pek çok faydası bulunuyor.
Bu faydalardan birkaçı şunlardır:
Bağışıklığı güçlendirir.
Sindirim sistemini korur.
Saçtaki beyazlamayı azaltır.
Saçı parlatır ve uzatır.
Cildi gerginleştirir ve besler.
üzüm çekirdeği faydaları 25
Daha pek çok faydası bulunan bu ürünü gün içerisinde kontrollü ve az miktarda tüketerek birçok sağlık sorununa çözüm bulabilirsiniz.
Aynı zamanda saç ve cilt bakımında oldukça faydalı olan bu besini hem yiyerek hem de yağını cildinize uygulayarak çok iyi sonuçlar alabilirsiniz. Bu faydalı besini mutlaka tüketmeye özen göstermelisiniz.
Üzüm Çekirdeği Tozu Nedir?
Üzüm çekirdeği birçok farklı kullanım şekli olan bir besindir. Bu kullanım şekillerinden en az bilineni üzüm çekirdeği tozuhâlidir. Genel olarak bu besinin daha çok meyve hâli ve yağı bilinse de çekirdeğinin öğütülerek toz hâline getirilmesi de oldukça faydalıdır. Üzüm çekirdeğinin yüksek basınçlı makinelerde toz hâline getirilmesiyle faydasında bir azalma olmaz. Eğer bu şekilde toz olarak kullanımın nasıl olacağı konusunda bir bilginiz yoksa yoğurt ve süte katarak gayet kolay bir şekilde tüketerek bu besinin tüm faydalarından yararlanmanız oldukça mümkündür. Toz hâline getirilen üzüm çekirdeğinin tadı daha kekremsi ve acımtıraktır. Bu nedenle daha çok süt, peynir, kefir ve yoğurt gibi ürünlerle tüketmenizde fayda vardır.
üzüm çekirdeği faydaları 26
Üzüm Çekirdeği Yağının Kullanımı Üzüm çekirdeğinin bilinen ve bilinmeyen pek çok farklı faydası bulunuyor. Bu nedenle hâlâ daha bu konuyla ilgili birçok araştırma yapılıyor. Üzümün çekirdeği, yağı ve tozunun ayrı ayrı faydaları olduğu gibi genel olarak aynı besinden oluştuğu için faydaları aynı olabilir. Üzüm çekirdeğinin yağını daha çok kişisel bakım ürünlerinizde kullanabilirsiniz. Kırışık karşıtı etkisi olan bu yağı, cilt bakım ürünlerinizin içerisine eklemekle beraber bu yağdan kremde yapabilirsiniz. Çekirdeğin tozunu ise daha çok sıvı besinlerle karıştırarak tüketmeniz daha kolay olacaktır. Toz hâline gelen çekirdeği aynı zamanda salatalarınıza serperek de farklı bir tat katıp daha faydalı bir hâle getirmenizde oldukça mümkündür
Herkes, zayıflamada etkili yoga hareketleri sayesinde kilo verebilir. Sayısız faydaları olan yoga kilo vermede de önemli etkilere sahip. Burada önemli olan doğru yoga hareketlerinin kullanılmasıdır. Bilindiği gibi pek çok yoga duruşu ve pozisyonu mevcut. Yeni başlayanlar daha hafif yoga duruşlarını tercih edebilirler. Düzenli olarak yoga yapılmaya devam edildiğinde daha ileri seviye duruşların yapılması mümkün olacaktır.
Ancak; esnek olmayanlar hafif hareketlerle yogaya başlamalıdır. Yoga evde yapılabilir. İsteyenler bir eğitmen eşliğinde de başlangıç yapabilirler. Zayıflama diyetleri egzersizler desteklenmelidir. Bunun için yoganın seçilmesinin nedeni yoganın bedensel rahatlama sağlamasının yanı sıra ruhsal anlamda insana kattıklarıdır. İşte zayıflamak, kilo vermek isteyenler için özel yoga duruş ve pozisyonları.
Zayıflamada Etkili Yoga Hareketleri
Savaşçı Duruşu
Savaşçı duruşu, özellikle karın ve kalça zayıflamasında etkilidir. Bu bölgelerinden şikayetçi olanlara önerilir.
Bu duruş için;
İlk olarak ayaklar birleştirilir. Kollar iki yanda olacak biçimde ayakta durulur.
Nefes alınarak kollar kaldırılır ve başın yanına getirilir.
Daha sonra nefes verilir ve vücut ileriye doğru esnetilir.
Nefes alınır ve nefes verilirken sağ bacak geriye doğru atılır. Sağ bacak uzamış sol bacak bükülmüş durumda olmalıdır.
Nefes alınır kollar kaldırılır. Nefes verilerek başlangıç pozisyonuna geri dönülür.
Her ayak için olmak üzere bu poz günde beş kez tekrarlanmalıdır.
Pigeon Pozisyon ve Tekne Pozisyonu
Zayıflamayı destekleyen önemli pozisyonlardan bir tanesi de pigeon pozisyonudur. Bu pozisyon için öncelikle eller ve dizlerle yere yaslanılır. Bu sırada ileriye doğru bakılır. Sağ diz bükülür ve iki elin arasına getirilir. Topuk sol uyluğun altında olacak şekilde pozisyon alınır. Sol bacak geriye doğru uzatılır. Uzatılan bacağın ayak parmakları yere basar. Eğer bu hareket için yeterince esneklik sağlanamıyorsa sağ kalça altına yoga bloğu konulabilir.
Eğer yoga bloğu yoksa bir battaniye de iş görür. Nefes verilirken ileri bakılır. Daha sonra bacaklar pozisyon değiştirerek aynı hareket yapılır. Tekne pozisyonunda; yere oturulup ayaklar uzatılır. Sırt bir yere yaslanarak bacaklar yukarı kaldırılır. Denge sağlanmaya çalışılır. Denge sağlandığında eller dizlerin kenarlarına doğru kaldırılır. Otuz saniye kadar beklenir. Daha sonra başlangıç pozisyonuna geri dönülür. Bu pozisyon da kilo vermede etkilidir.
Genişletilmiş Üçgen Pozisyonu
Ayaklar tamamen açılır. Ayaklar arasında altı ile sekiz santim arası açıklık olmalıdır. Kollar yere paralel olacak şekilde yukarı kaldırılır. Avuç içleri aşağıya bakar. Sağ ayak sağ tarafa doğru 90 derece döndürülür. Sol ayak ise 45 derece çevrilir. Üst vücut, sağa bakacak şekilde pozisyon alınır. Sol el tamamen ve dümdüz olacak şekilde yukarı kaldırılır. Yüz yukarıya kaldırılarak sol ele bakılır. Sağ el ile yere ulaşmaya çalışılır. Bu esnada göğüs öne doğru bakmalıdır. Omuzlar, kalça ve eller sıraya girer. Bu pozisyon otuz saniye boyunca tutulur. Daha sonra başlangıç pozisyonuna gelinir. Tekrar aynı pozisyon alınarak tekrar edilir.
Plank Pozisyonu
Plank pozisyonu, zayıflamak isteyenlerin yağ yakımı için en sık yaptıkları pozisyonlardan biridir. Bu yönüyle oldukça popüler bir duruştur. Son derece basit bir yoga duruşu olmasıyla da tercih edilir. Yüzü koyun bir duruş alınır. Eller yere konularak vücut kaldırılır. Bu sırada ayaklar uzatılmış ve omuz genişliğinde açılmıştır. Parmak uçlarıyla yere bastırılarak vücudun kalkması için destek verilir. Bu pozisyonda boyun, omurga ve aynı zamanda kalça dümdüz tutulmaya çalışılır. Karın içeriye doğru çekilir. Sabit kalınması için kalça sıkılır. Otuz saniye kadar bu pozisyonda kalınır. Bu pozisyon ilk başlarda zor gibi görünse de bir iki denemeden sonra rahatlıkla yapılacak bir pozisyondur.
Yoga Hareketleri
Childs Pozisyon
Bu pozisyon dinlenme pozisyonu olarak bilinir. Ancak; bu pozisyon dinlenme pozisyonundan çok daha fazlasını içerir. Dizlere bükülerek yere oturulur. Dizler birbirinden biraz ayrılır. Ayaklar birbirine tam olarak değecek şekilde birleştirilir. Öne doğru yavaşça eğildikten sonra eller ayaklardan ileri doğru götürülür. Göbek bölümü tamamen dizlere temas eder. Alın yere yakındır ve eller tamamen öne uzanmış şekildedir. Dinlenme sağlandıktan sonra diğer yoga pozisyonuna geçilir.
Saban Duruşu
Bu duruş şekli; hipofiz bezine, tiroitlere ve böbrek üstü bezlerine kan akışını artıran bir pozisyondur. Metabolizmayı düzenleyerek hormonların salınımına yardımcı olur. Bacaklar yukarı doğru esnek şekilde sırt üstü yatılır. Kollar vücuda ve avuç içleri aşağı bakacak biçimde tutulur. Eller yerden kuvvet alarak kalça kaldırılır. Bacaklar, kafanın üstünden geriye doğru götürülerek yere dokunmaya çalışılır. Daha sonra eller köprü pozuyla birleştirilir.
Köprü Duruşu
Köprü duruşu, tiroit bezine masaj yapmaya yardım eden bir duruştur. Bu duruşta metabolizmayı kontrol eden hormonların salınımı gerçekleşir.
Yatılır ve bacaklar kıvrılır. Ayaklar kalça genişliğiyle birbirinden ayrı durur.
Kalça kaldırılarak yere paralel olacak şekilde havada tutulur.
Kollar alta yerleştirilir ve parmaklar birleştirilmeye çalışılır. Bir dakika beklenir ve kalça aşağıya indirilir. Bu hareket iki kez daha tekrarlanır.
Yoga ile Zayıflama Arasındaki İlişki
Öncelikle belirtilmesi gerekir ki; zayıflamak için sadece yoga elbette yeterli değildir. Yoga kişinin diyetini ve zayıflama programını destekleyecek bir faaliyettir. Yogadaki özel pozisyon ve duruşlar yağ yakımı hızlanır ve kilo vermeye yardımcı olur. Yoganın zayıflamayı desteklemesi için düzenli bir şekilde yapılması da önemlidir.
Haftada en az beş ya da altı gün yoga yapılmalıdır. Her defasında yirmi yirmi beş dakika kadar yoga yapılması yeterli olacaktır. Yoganın zayıflama üzerindeki olumlu etkilerinden biri de sağladığı ruhsal rahatlamadır. Diyet programları uygulanırken kişilerde stres görülür. Yoga gerek nefes egzersizleri gerekse duruşlarıyla kişinin gevşemesini ve ruhsal anlamda rahatlamasını sağlar. Bu da stres faktörünü ortadan kaldırır.
Sağlıklı yaşamak ve kilo vermek için son zamanlarda popüler olarak uygulanan ketojenik diyetmenülerisayesinde birçok ünlü gözle görünür bir değişime uğramış durumda. Ciddi kilolar vererek büyük değişimlere uğrayan ünlüler sayesinde ön plana çıkan ketojenik diyet, kontrollü olarak kilo vermeye yardımcı bir program ve içeriği doğal yağ ve yağ asitlerinden oluşan bir beslenme şeklini içeriyor.
Karbonhidratın tamamen kesildiği, vücudun enerji metabolizmasının değiştiği bu diyet ile sağlıklı ve hızlı bir şekilde kilo vermek mümkün hale geliyor. Önceden çeşitli hastalıkların tedavisi için uygun görülen bir beslenme biçimi olan ketojenik diyet, günümüzde sağlıklı beslenme ve sağlıklı kilo vermek için tercih ediliyor. Ketojenik diyet hala pek çok hastalığın tedavisinde reçete ediliyor. Özellikle karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde doktor kontrolünde yoğun ketojenik diyetler uygulanabiliyor. Peki, ketojenik diyet nasıl yapılıyor?
Diyet Menüleri
Ketojenik Diyet Nedir?
En sade haliyle karbonhidrat ve protein kaynaklarının en az miktarda, yağ asitlerinin ise en fazla miktarda kullanıldığı beslenme biçimine ketojenik diyet denir. Oldukça zahmetli ve tıbbi gözetimde yapılması gereken bir diyet programı olan ketojenik diyet menüleri kişiye özel olarak hazırlanır. Bu beslenme programı ile amaç, yağ asitlerinin vücuda sağladığı ekstra enerjiyi ortaya çıkarmaktır. Bu diyet sayesinde metabolizma sistemi yağ ile çalışmaya ve daha hızlı bir şekilde yağ yakmaya başlar.
Ketojenik Beslenme Nasıl Olur?
Ketojenik diyetin temelini %75 yağlar oluşturmaktadır. Un, tuz, şeker ve tahıl grubu beslenme ketojenik diyet menüleri içeriğinde yer almıyor.
İşte ketojenik beslenme menüsüne uygun yiyecekler:
Doğal yağlar ( tereyağı, Hindistan cevizi yağı, çörekotu yağı, susam yağı ve saf zeytinyağı)
Koyu yeşil renkli sebzeler ( brokoli, roka, marul, ıspanak)
Yağlı yemişler ( kaju, yer fıstığı, ceviz, ay çekirdeği, fındık)
Kırmızı et ve yumurta
Yağlı süt ürünleri ( krema, kaşar peyniri, doğal tereyağı)
Yağ ağırlıklı ketojenik diyet uygulamasında; paketli ve işlenmiş gıdalardan, unlu mamullerden, alkolden ve yüksek glikoz içerikli besin ve sebzelerden kaçınmak gerekiyor.
Ketojenik Diyette Tüketilmemesi Gerekenler
Ketojenik diyette vücudun temel enerji kaynağını yağlar oluşturuyor. Yağ çeşitleri ve vücudun enerji ihtiyacını karşılayacak yağlı ürünler ketojenik diyet menüleri için başlıca beslenme unsurları olarak yer alıyor.
Ketojenik diyete uygun olmayan besinler;
Yulaf, pirinç, buğday, mısır
Pekmez, bal
Patates ve baklagiller
Kavun, karpuz, elma, muz gibi meyveler.
Kök sebze ve meyveler, nişasta içeren ürünler de dikkatli olarak tüketilmesi gereken besinlerden.
Ketojenik Diyette Dikkat Edilmesi Gerekenler
Ketojenik beslenme tarzı kontrollü ve dengeli bir şekilde takip edilen bir programı kapsıyor. Bu nedenle ketojenik diyet menüleri çok uzun süreli kullanıma uygun değil. Aşırı dengesiz beslenmeden dolayı uzun dönemde vücutta bazı problemlere sebep olabilir. Örneğin; beynin enerji kaynağı glikozdur, uzun süreli şekersiz beslenme ile unutkanlık baş gösterebilir. Lifli gıdalar az tüketildiğinden ciddi kabızlık problemleri yaşanabilir. Aşırı yağlı beslenme karaciğer için ekstra yük demektir. Karaciğer rahatsızlıkları bulunan kişilerin mutlaka bir hekim kontrolünde diyet yapması gerekir.
Ketojenik Diyet ile Bir Haftalık Beslenme Menüsü
Pazartesi;
Kahvaltı: 2 kibrit kutusu büyüklüğünde herhangi bir yağlı peynir, yeşillik salatası, domates, salatalık, 3-5 adet zeytin
Öğle yemeği: Tercihe göre tavuk ya da balık ızgara, limonlu zeytinyağlı bol yeşillikli salata
Ara Öğün: Bir avuç kuruyemiş, sütlü bir içecek
Akşam yemeği: Öğle yemeğiyle aynı tercih edilebilir. Beyaz et ve salata.
Öğle yemeği: Kaşarlı ızgara köfte, limonlu yeşil salata
Ara öğün: Domates, salatalık söğüş
Akşam yemeği: Somon balığı ızgara, peynirli yeşil salata
Sevdiğiniz ya da sevmediğiniz yiyecekleri farklı kategorilerde değiştirerek keyifli ketojenik diyetmenüleri hazırlayabilirsiniz. Salatalarda bol limon tercih edebilirsiniz hatta salatalara birden fazla limon sıkarak metabolizmanın yağ yakım hızını artırabilirsiniz. Yeşil sebze ve meyveleri her öğüne mutlaka dâhil etmeyi unutmayın.
Yeşil yapraklı sebze ve meyveleri detox suyu şeklinde tüketmek de faydalı olabilir. Çeşitli karışımlar elde ederek ara öğünlerde tüketebilirsiniz. İşlenmiş et ürünlerinden jambon ve füme ürünlerini haftada bir defayı geçmeyecek şekilde tüketmeye özen gösterin. Acı tüketmeyi seviyorsanız yemek ve soslarınızda acı tüketebilirsiniz. Acı biber de bir diğer yağ yakma potansiyele sahip sebzedir. Ketojenik diyette bol su içmeye özen gösterin.
Eklemler kemikler ile birleşerek daha rahat hareket etmeyi sağlarlar. Kemikleri destekleme görevleri de mevcuttur. Yanlış beslenme, kilo artışı ve dış darbeler, uygunsuz ve ani hareketler gibi faktörlerin etkisiyle eklemler zarar görebilir ve bu durumda eklem ağrısıadı verilen olay gerçekleşir. Bu ağrılardan kurtulmak için ağrıları azaltan unsurlara yönelmek gerekir.
Boyunluk, dizlik gibi koruyucu ekipmanlar kullanmak.
Esneme hareketleri yapmak.
Ağrıyan bölgeye soğuk veya sıcak su torbası uygulamak.
Sağlıklı ve doğal beslenme düzenini benimsemek.
diz kapağında ağrı
Eklem ağrılarını gidermenin ve rahatlatmanın bir sürü doğal ve tedaviye dayalı yöntemleri yer almaktadır. Bu doğal yöntemler arasından en sık tercih edilenlerden biri doğal yollarla hazırlanan kürlerdir.
Eklem Ağrısı İçin Kür Tarifi
Eklem ağrılarına iyi gelen gıdalar kullanılarak birçok kür tarifi elde edilmektedir. Eklem ağrısını gidermek için sirke ve zeytinyağı kullanılarak kür elde edilebilir. Bu kür doğal bir antioksidan görevi üstlenmektedir. Elma sirkesini ve zeytinyağını bir kapta karıştırın. Oluşan karışımı diz bölgesine yavaş hareketlerle sürün. Bu kür diz kapağında ağrı şikayeti olan kişiler için birebirdir. Ağrıyan bölgeye masaj yaparak uygulanmalıdır.
Eklem Ağrılarına İyi Gelen Besinler Nelerdir?
Düzenli beslenme ve doğru gıdaların seçimiyle eklem ağrılarını gidermek mümkündür. Eklem ağrılarını gidermede tercih edilen kaynaklardan biri zencefildir. Zerdeçal adı verilen bitkinin de iyileşmeyi hızlandırdığı ve eklem ağrılarına iyi geldiği bilinmektedir. Yeşil yapraklı bitkiler, çemen tohumu, tarçınlı bal gibi besinler ve bitkiler eklem ağrılarına iyi gelmektedir. Bu besinler yardımıyla kürler de yapılabilmektedir.
eklem ağrısı i̇çin egzersizler
Eklem Ağrısı İçin Hangi Egzersizler Yapılmalıdır?
Hareket ederek ve düzenli bir spor alışkanlığı kazanarak eklem ağrıları giderilebilir. Bunun için eklemi zorlamayacak aksine eklemlere iyi gelecek hareketler seçilmelidir. Yürüyüş eklem ağrılarını gidermek için önerilmektedir. Evlerde ise sandalye hareketleri bu ağrıların giderilmesi için uygun görülmektedir.
Eklemleri rahatlatmak için genellikle esneme hareketlerine yönelmek gerekir. En iyi esneme hareketlerini de pilates yöntemi sayesinde yapabiliriz. Evlere eliptik gibi birden fazla kası ve eklemi aynı anda çalıştıran aletler alınarak spor yapılabilir. Egzersizlerde eklemleri zorlayacak ağırlıklar kaldırılmamalıdır. Hafif ağırlıklar ile eklemler kuvvetlendirilebilir. Zumba gibi spor dallarına yönelmek de eklem problemlerini giderebilir. Bu sayede hem ağrılar azaltılır hem de eğlenceli bir ortam yaratılmış olur.
Eklem Ağrılarının Tedavisi
Bazen kişiler dayanılmaz eklem ağrıları yaşayabiliyor. Bunun için doğal yöntemlerden daha çok tıbbi yöntemlere başvurmak gerekir. Doktora giderek eklem ağrısı tespiti ve nedenleri araştırılmalı ve uygun tedaviye başlanmalıdır. Uygun tahliller yapılarak eklem problemleri saptanır ve değerlendirilir. Eğer ağrıların sebebi fazla kilo ise kişiye uygun egzersizler yazılır. Eklem ağrıları için genellikle fizik tedavi uygulanmaktadır.
eklem ağrısı
Bu tedavi sayesinde bu problemlerden kurtulmak mümkündür. Gut hastalığı olan kişilerde de bu eklem ağrıları görülebilir. Bu hastalar fazla protein ağırlıklı beslenmemelidir. İlaç tedavisi, fizik tedavi, kapalıca tedavisi, akupunktur tedavi eklem ağrılarında kullanılan yöntemlerden bazılarıdır. Fizik tedavide kişiye uygun egzersizler verilir ve bu egzersizler düzenli olarak kontrol edilir.
Kaplıcalara Gitmek Eklem Ağrısına İyi Gelir Mi? Kaplıcalar eklem ağrılarını gidermek için kullanılan ve başvurulan yöntemler arasında yer almaktadır. İçerisindeki mineraller sayesinde ve oluşan basıncın etkisiyle eklem ağrılarını giderir. Düzenli şekilde yapıldığı taktirde faydası görülmektedir. Kaplıcalarda yer alan ısı eklemleri rahatlatmakta ve belli sürelerle yapıldığı taktirde gidermektedir. Eklem ağrısı için kullanılan tedavi yöntemleri arasında sayılabilir.
Sağlıklı bir vücut ve yaşam dengesine sahip olunabilmesi için her bakımdan vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineral değerlerinin mutlaka yerinde olması gerekir. İnsanlar için oldukça hayati öneme ve değere sahip olan birçok türde farklı vitamin bulunmaktadır. Bunlar arasında yer alan en önemlilerinden biri B12 vitamini. Bu vitaminin vücudun sağlık dengesi üzerinde oynadığı rol oldukça büyüktür.
Bundan dolayı tüm insanların vücutlarında yeterince B12 bulunduğundan emin olmaları gerekir. B12 vitaminini birçok besinden alabilme şansları daima vardır. B12 içeren sağlıklı yiyecekler arasında en başta kuzu ciğeri gelir. Diğer besinlere nazaran kuzu ciğeri daha fazla B12 vitamini içerir. Bunun yanı sıra dalak ve karaciğer gibi sakatat türü besinler de oldukça iyi bir şekilde fazlaca B12 içerirler.
B12 vitamini
Bu besinleri belirli aralıklarla insanların daima tüketmeye özen göstermeleri gerekir. B12 vitaminin mevcut olduğu diğer yiyecekler arasında kırmızı lahana, karides, istiridye, balık gibi deniz ürünü canlılar da yer alır. Özellikle uskumru, somon, alabalık ve konserve olmayan ton balığı oldukça iyi kaynaklardır.
B12 Değeri Kaç Olmalıdır?
Vücutta B12 değerini gerekli seviyelerde tutmak son derece önem arz etmektedir. Genel itibariyle insanlar da B12 değerinin 800 ve üzerinde tutulmaya çalışılması gerekir. Bu sağlıklı bir vücut için oldukça özen gösterilmesi gereken bir durumdur. Çünkü aksi halde vücutta hücresel sistemlerde birtakım DNA ve işleyiş bozulmaları meydana gelir.
Emziren veya hamile olan kişilerde B12 ihtiyaçları bu doğrultuda daha fazla olabilmektedir. Bunun için gerekli test ve kontroller daima yaptırılmalı ve değerler bir uzman hekim aracılığıyla takip edilmelidir. B12 değerinin insanlarda 200’ün altına düşmesi sağlık açısından oldukça ciddi risklerin oluşmaya başlaması anlamına gelir. Bundan dolayı bunun bir an önce yükseltilmesi için gerekli destekler alınmalıdır.
Vücutta B12 Eksikliği Belirtileri
B12 vücut için oldukça önemli bir vitamindir. Bunun eksikliği ve yetersizliği halinde kişilerde belirgin bir şekilde yaşam kalitesi düşüklüğü gözlenebilir. Bu vitaminin eksikliğine işaret eden bazı uyaranlar vardır. Bunları doğru bir şekilde analiz ederek bu kapsamda bir değerlendirme yapılabilir.
Hafızada zayıflama ve konsantrasyon bozuklukları,
Vücutta belirgin bir halsizlik, yorgunluk ve enerji düşüklüğü,
Depresyon belirtileri ve sinirlilik,
Kalp çarpıntılarının yaşanması,
Vücutta bazı çeşitli uzuvlarda birtakım uyuşmalar,
Sıkça çıkan ağız yaraları ve üşüme hissi,
Vücutta oluşan belirgin kilo kayıpları,
Oluşan iştahsızlık ve kabızlık durumları,
Benexol
Genel olarak insanlarda B12 eksikliğinin olması bu türden belirtilerle kendisini ortaya çıkarır. B12 vitamini tüm vücudun tim genel enzimatik işleyişinde önemli rol üstlendiği için bu eksikliğin fark edilmesi ve en kısa sürelerde mutlaka giderilmesi gerekir. Besinlerin dışında buna alternatif olarak bir hekim gözetiminde Benexol B12 gibi takviyelerin alınması da uygun olabilir.
B12 Vitamini Neden Önemli
B12 her bakımdan vücut için en önemli vitaminlerden biridir. Kobalamin adıyla da tanımlanan bu vitamin, suda çözünebilen bir yapıya sahiptir. B12 vitaminin en önemli görevlerinden biri vücutta etkin olarak DNA sentezi yapılmasına katkı sağlamasıdır.
Yine vücutta kırmızı kan hücrelerinin oluşumu ve bilhassa bağışıklık sisteminin aktif işleyişinde bu vitaminin önemli bir rolü bulunmaktadır. B12 vitamini insan vücudunda enerji oluşumu konusunda da aktif bir rol üstlenir. Sinir sisteminin düzenlenmesi ve sağlığında B12 çok önemli bir görevi olduğu yapılan araştırmalarca kanıtlanmıştır. Sağlıklı ruhsal sisteme sahip olunması, bitkinliğin yorgunluğun azaltılmasında yine B12 vitamininin gücü kendisini ön plana çıkarır. Genel sağlık durumu üzerinde her yönde önem arz eden bir işlevselliği olan bu vitaminin eksikliğini daima giderilmeye çalışılması gerekir.
İnsanlarda kuru öksürük görünmesi üst solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığın belirtisi olarak bilinmektedir. Doğru bir tedavi için öksürüğe neden olan hastalığın teşhisi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir.
Öksürük Nedir?
Öksürük bir hastalık olmamakla beraber vücudun boğaz ve solunum yollarını temizlemeye çalıştığı savunma mekanizmasıdır. Öksürükler balgamlı, balgamsız veya kronik, AKUT şeklinde iki çeşit olarak sınıflandırılmaktadır. Kuru öksürük boğazda gıcıklık hissine neden olmaktadır. Genellikle 3 haftadan uzun süren öksürüklere kronik öksürük denilmektedir. Akut öksürük ise faranjit, sinüzit, nezle ve benzeri sebeplerden oluşur.
Kuru Öksürük
Kuru Öksürük Neden Olur?
Balgam görülmeyen öksürük türüne Kuru Öksürük denilmektedir. Kuru öksürükler birçok rahatsızlığın nedeni olarak ortaya çıkabilir. Ateş, halsizlik ve mide bulantısı ile birlikte olmadığı hallerde ciddi bir hastalık belirtisi değildir. Ancak kuru öksürük genellikle grip, geniz akıntısı, astım, faranjit, kalp yetmezliği, akciğerde sıvı toplaması nedenleriyle ortaya çıkmaktadır.
Kuru öksürük uzun süre devam ederse boğazda tahriş ve akciğerlerde ağrıya neden olabiliri. Kuru öksürük atakları bazı insanlarda baş ağrısı, baş dönmesi ya da bayılma ile sonuçlanmaktadir. Hatta çok şiddetli öksürükler kasları olabileceği için bazı insanlarda idrar kaçırma Göğüs kafesinde ağrılı fıtık olma ihtimali de bulunmaktadır. Kuru öksürüğün yanı sıra aşağıda sıralanan belirtiler bulunuyorsa doktora görünmekte fayda vardır.
Nefes darlığı
Bacak şişmesi
Uzun süren yüksek ateş
Gece terlemesi
Kanlı balgam
Öksürülmediği zaman göğüs ağrısı
Halsizlik
Hırıltı
Iştah kaybı
Öksürüğe Ne İyi Gelir
Öksürüğe Ne İyi Gelir?
Öncelikle öksürüğün neden olduğu konu tam olarak öğrenilmelidir. Öksürükten kurtulmak için sebep olan hastalığı öğrenmek ve tedavi etmek gerekmektedir.
Solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle öksürük oluştuğu düşünülürse öksürüğe iyi gelen durumlar şöyle sıralanabilir;
C vitamini alımını artırmak
Düzenli ve dengeli beslenmek
Banyo yapmak
Spor ya da yürüyüş yapmak
Uyumak
Bol sıvı almak
Ayrıca Öksürüğün en yaygın nedenlerinden birisi de sigara kullanmaktır. Sigaradan uzak durmak hem ciddi sağlık sorunlarının önüne geçer hem de kuru öksürük semptomu görmezler. Öksürük şikayeti çekenlerin bilmesi gereken en önemli nokta doktora danışılmadan öksürük şurubu kullanmamaktadır.
Kuru Öksürük Ve Balgamdan Kurtaran Doğal Yöntem (Kür Tarifi)
Öksürük ve balgamdan kurtarabilmek için birçok En Hızlı Öksürük Kesici kür tarifi bulunmaktadır.
En Hızlı Öksürük Kesici
Bunların arasında en sık kullanılan ve en iyi sonuçlar alınan kür tarifleri şöyle sıralanabilir;
Soğanlı su yöntemi, 1 adet soğanı 4’te öldükten sonra bir bardak kadar su ilave edip kaynatmak gerekmektedir. Kür 5 dakika kaynatıldıktan sonra altı kapatılacak ve biraz ılık olması için beklenecek. Yeterli ılıklığa geldiği zaman süzüp içine bir tatlı bal kaşığı koyup karıştırmak gerekir. Yaklaşık yarım saat sonra bu içecek öksürükten kurtulmayı sağlamaktadır.
Ballı turp yöntemi, 1 adet turpun İçerisi oyulduktan sonra tipi delinmelidir. Sonra ise turpu bir bardağın içerisine yerleştirilerek içerisine bal ilave edilir. Bu şekilde turp bir gün bekletildikten sonra bardağa damlamış olan balın tüketilmesi önerilir.
Sarımsak yöntemi ise bir bardak kadar kaynar suyun içine bir diş sarımsak ve 2 adet tarçın ilave edilmesi ile yapılmaktadır. Bu kür 5 dakika demlendikten sonra içilmelidir.
Limonlu karabiber yöntemi, 1 adet çeyrek limonun üzerine biraz karabiber ve tuz serptikten sonra limonlu bu şekilde tüketmek gerekmektedir.
En sık kullanılan öksürük ve balgamdan kurtaran doğal kür tarifleri ise en geç yarım saat içerisinde etkisini göstermektedir. Bu kürler sayesinde anında kuru öksürüklerden kurtulmak mümkündür.
Diyet yapılmak istendiği durumlarda, aralıklı oruç diyetikonusunda bilgi edinmek; diyet yapmak isteyen bireyler için kolaylık sağlayacak önemli bir durumdur. Aralıklı olarak yapılan oruç diyeti; vücudun yemeklerden arındırılarak dinlenmesini sağlayan, midenin
Her insanın uygulaması için uygun olan diyet türlerinden olmayan oruç diyeti, ancak sağlıklı olan bireyler tarafından uygulanabilir. Aralıklı olarak uygulanacak olan oruç diyetini yapacak olan bireyler; kaç saat uygulanması gerektiği, hangi hataların yapılmaması gerektiğini ve hangi durumlarda yapılmayacağını bilmelidir.
aralıklı oruç
Aralıklı Oruç Diyeti Nedir?
Aralık koyma düzenine bağlı olarak uygulaması yapılan oruç diyeti; bedenin almış olduğu fazla yağların atılmasını, beslenme durumunun düzene koyulmasını sağlamak amacıyla kısa süreler halinde beslenme durumunun kesilmesine dayanan bir diyettir. Bu diyet, tam olarak aç ve susuz kalma anlamına gelen bir diyet çeşidi değildir. Yalnızca alınan yemeklerin belirli saat aralıklarla durdurulmasını sağlayan bir diyettir. Uygulama yapılırken; özellikle yeşil çay, kahve ve su tüketimi yapılması sağlanmalıdır.
Bu şekilde vücut, besin alımı sağlamıyor olmasına rağmen enerjik hissedecektir. Aralıklı olarak uygulanan oruç diyeti hakkında önemli bir konu ise, ne kadar yoğun düzeyde bu diyetin uygulanacağıdır. Kişilerin kilo durumuna bağlı olarak; belirli saatlerde besin alınmaması ve bu saatlerin bünye durumuna göre ayarlanması gerekir. Uygulama yapılmadan önce, kaç saat oruç tutma diyetinin uygulanması gerektiği iyi bilinmelidir.
Aralıklı Oruç Diyetini Kimler Uygulayamaz?
Aralıklı olacak şekilde ve vücudun belirli oranlarda aç bırakılmasına dayanan oruç diyeti, her birey tarafından isteğe bağlı olarak uygulanan diyetlerden değildir. Bu diyeti yapabilecek olan bireyler, bazı hastalıklardan kesin olarak uzak olmalıdır.
Bununla birlikte, aralıklı uygulamaya dayanan oruç diyetini tutamayacak olan bireyler şu şekildedir:
Özellikle; iğne veya ilaç kullanım zorunluluğu olan bireyler, belirli aralıklarda besin alma zorunluluğu olan bireylerdir. Bu tür durumlar olduğu halde besin alınmaması durumunda ciddi sorunlar ve komplikasyonlar ortaya çıkabilir.
Aralıklı olarak sağlanacak oruç diyeti, genel olarak belirli bir kilonun üzerinde olan bireyler için önerilen bir diyet türüdür. Kilo durumunun altmış düzeyinin altında olması durumunda genel olarak önerilmez.
Bazı durumlarda bireylerin kan değerleri düşük olmasına rağmen kilo durumu fazla olabilir. Bu durumu yaşayan bireyler, günlük olarak beslenme sağlayarak kan değerlerini korur. Kan değerlerinin kontrol edilmesine bağlı olarak bu sorunu yaşayan bireyler, aralıklı olarak uygulanan oruç diyetini uygulayamaz.
Bu durumlar, aralıklı bir şekilde uygulama yapılacak oruç diyetini kullanmaya engel olan bireylerdir. Bunlara rağmen uygulama yapıldığında ise sağlık durumunu tehlikeye atan veya daha fazla kilo alımına neden olan sorunlar ortaya çıkabilir.
Aralıklı Oruç Diyeti Uygulaması Kaç Saattir?
Aralıklı olarak yapılması planlanan oruç diyeti, farklı etkenlere bağlı olarak saat belirlemesine neden olur. Bu etkenler özet olarak; diyeti uygulayacak olan kişinin yaşı, sahip olduğu kilo, hastalık durumu ve kan değerleri durumudur. Bu değişkenler göz önünde bulundurularak saat belirlemesi yapılır.
Bununla birlikte, tutulması gereken aralıklı oruç saatleri genel olarak şu şekildedir:
Yüz kilo ve üzerinde bulunan sağlıklı bireyler için günde altı saat açlık iki saat yemek yeme olacak şekilde üç kez tekrar etmesi
Yüz kilo ve üzerinde olan, sağlık durumu yeteri kadar yerinde olmayan bireylerde; günlük dört saat oruç ve iki saat yemek olacak şekilde günde dört kez
Seksen kilo ile yüz kilo arasında bulunan sağlıklı bireylerde; günde beş saat oruç bir saat yemek olacak şekilde günde dört kez
Altmış kilo ile seksen kilo arasında olan bireylerde; sekiz saat oruç ve dört saat yemek olacak şekilde günde iki kez
Altmış kilo altında bulunan, ancak yaş aralık grubu göz önünde bulundurulduğu zaman kilo durumu fazla olan bireylerde; dört saat oruç iki saat yemek olacak şekilde günde dört kez uygulanması gerekir. Bu durumda ek olarak, doktor tarafından önerilen sporların yapılmasına ve gereken besinlerin alınmasına dikkat edilmelidir.
Bu aralıklara dikkat edilerek, aralıklı olarak uygulanan diyetin tekrar etmesini sağlamak gerekir. Yüz kilo altında bulunan ve sağlık durumu yerinde olmayan bireylerde bu diyet türü önerilmez. Buna rağmen doktor ve diyetisyen tarafından önerme durumu söz konusu olduğunda; yine bu uzmanlar tarafından belirlenen periyot aralıkları takip edilerek uygulanır.
aralıklı oruç diyeti
Aralıklı Oruç Diyeti Tutulurken Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar Nelerdir?
Aralıklı bir periyot halinde uygulaması yapılacak olan oruç diyetinde, bazı konulara özel olarak dikkat etmek gerekir. İlk olarak, oruç diyetinin mantığı tamamen sıvı ve katı olacak besinleri almayı bırakmak değildir. Bu konunun iyi bir şekilde bilinmesi gerekir. Yalnızca katı besinlerden belirli saat aralıklarında uzaklaşma mantığına dayanır. Bireylerin bu süreç içerisinde; enerji kaybını önlemek amacıyla yeterli sıvı alımını sağlamaları, diyetisyen tarafından önerilen ara öğünleri almaları ve beslenme zamanı geldiğinde yağsız besinler tercih etmeleri gerekir. Bu durumlara ilave olarak, aralıklı oruç diyeti daha fazla yarar göstermesini sağlamak amacıyla spor da yapılmalıdır.
Ayrıca, aralıklı olarak belirlenen diyet; aralıkların gereğinden fazla uzatılması durumunda ciddi zararlara neden olabilir. Her diyet saati süresi, kişinin kilo ve sağlık durumuna bağlı olarak belirlenen sürelerdir. Üzerinde değişim yapılması durumunda da sağlık riske atılmış olur. Bu sebeple, aralık saatlerinin tam olarak uygulanmasına oldukça dikkat etmek gerekir. Bir diğer dikkat gerektiren durum ise, bu diyetin uzman kontrolünde yapılması gereken diyet olduğudur. Doktorlar veya beslenme uzmanları tarafından önerilmedikçe diyetin uygulanması tavsiye edilmez.
Alzheimer hastalığı, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bir nörodejeneratif hastalıktır. Beyin hücrelerinin ölümüne ve beyin fonksiyonlarının kaybına yol açar. Yaşlanmanın doğal bir parçası olarak kabul edilen hafıza kaybı ve bilişsel gerileme, aslında Alzheimer hastalığının belirtileri olabilir. Peki, bu hastalıktan korunmak için neler yapabiliriz? İşte Alzheimer olmamak için mutlaka yapmanız gerekenler:
1. Sağlıklı Beslenme
Sağlıklı bir diyet, beyin sağlığı için oldukça önemlidir. Özellikle Akdeniz diyeti, Alzheimer riskini azaltmada etkili olabilir. Bu diyet, bol miktarda meyve, sebze, tam tahıl, balık ve sağlıklı yağları (örneğin zeytinyağı) içerir. Antioksidanlar, omega-3 yağ asitleri ve diğer besin maddeleri bakımından zengin besinler, beyin hücrelerinin korunmasına yardımcı olur. İşte sağlıklı beslenme için bazı ipuçları:
Meyve ve sebzeler: Özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler, kırmızı meyveler ve narenciye tüketin.
Tam tahıllar: Beyaz ekmek ve makarna yerine tam tahıllı ürünler tercih edin.
Balık: Haftada en az iki kez balık tüketin, özellikle somon, sardalya gibi omega-3 yağ asitleri bakımından zengin balıkları seçin.
Sağlıklı yağlar: Zeytinyağı, avokado ve fındık gibi sağlıklı yağlar kullanın.
2. Fiziksel Aktivite
Düzenli egzersiz yapmak, sadece vücudunuzu değil, beyninizi de sağlıklı tutar. Egzersiz, kan akışını artırarak beyne daha fazla oksijen ve besin taşır. Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta egzersiz yapmak, Alzheimer riskini azaltmada etkili olabilir. İşte bazı öneriler:
Yürüyüş: Günde en az 30 dakika yürüyüş yapın.
Bisiklet: Haftada birkaç kez bisiklete binin.
Yoga ve Tai Chi: Hem vücudu hem de zihni çalıştıran bu aktiviteler, stresi azaltarak beyin sağlığına katkı sağlar.
3. Zihinsel Aktivite
Beyninizi aktif tutmak, Alzheimer’dan korunmanın bir diğer önemli yoludur. Zihinsel uyarım, beyin hücreleri arasındaki bağlantıları güçlendirir ve yeni bağlantıların oluşumunu teşvik eder. İşte beyin sağlığınızı korumak için yapabileceğiniz bazı aktiviteler:
Bulmaca ve zeka oyunları: Sudoku, çapraz bulmaca gibi oyunlarla beyninizi zorlayın.
Yeni bir dil öğrenin: Dil öğrenmek, beyin için mükemmel bir egzersizdir.
Müzik aleti çalmak: Müzik aleti çalmak, beyin koordinasyonunu ve hafızayı geliştirir.
4. Sosyal Bağlantılar
Sosyal etkileşim, beyin sağlığı için hayati önem taşır. Yalnızlık ve sosyal izolasyon, Alzheimer riskini artırabilir. Aile ve arkadaşlarla düzenli olarak vakit geçirmek, sosyal aktivitelerde bulunmak beyin sağlığını korur. İşte bazı öneriler:
Aile ve arkadaşlarla zaman geçirin: Düzenli buluşmalar ve etkinlikler düzenleyin.
Sosyal gruplara katılın: Kulüpler, dernekler veya gönüllü organizasyonlara katılarak yeni insanlarla tanışın.
Hobiler edinin: Grup aktivitelerine katılarak sosyal bağlantılarınızı güçlendirin.
5. Stres Yönetimi
Kronik stres, beyin hücrelerine zarar verebilir ve Alzheimer riskini artırabilir. Stres yönetimi teknikleri, beyin sağlığını korumada önemli bir rol oynar. İşte stresle başa çıkmak için bazı yöntemler:
Meditasyon ve nefes egzersizleri: Günlük meditasyon ve derin nefes egzersizleri, stresi azaltmada etkili olabilir.
Yoga ve Tai Chi: Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı destekleyen bu aktiviteler, stres yönetimine yardımcı olur.
Hobi ve aktiviteler: Keyif aldığınız aktivitelerle meşgul olmak, stresi azaltmada etkili olabilir.
6. Uyku Düzeni
Yeterli ve kaliteli uyku, beyin sağlığı için kritik öneme sahiptir. Uyku sırasında beyin, kendini onarır ve toksinleri temizler. Uyku düzeninizin bozulması, Alzheimer riskini artırabilir. İşte uyku kalitenizi artırmak için bazı öneriler:
Düzenli uyku saatleri: Her gün aynı saatlerde yatıp kalkmaya özen gösterin.
Uyku ortamı: Karanlık, sessiz ve serin bir uyku ortamı oluşturun.
Teknolojiden uzak durun: Yatmadan önce ekran başında fazla vakit geçirmekten kaçının.
Alzheimer hastalığından korunmak için yapabileceğiniz bu basit ama etkili adımlar, uzun vadede beyin sağlığınızı korumanıza yardımcı olacaktır. Sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel ve zihinsel aktiviteler, sosyal bağlantılar, stres yönetimi ve iyi bir uyku düzeni, Alzheimer riskini azaltmada önemli rol oynar. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek, hem bedeninizi hem de zihninizi koruyabilirsiniz.
Son zamanlarda vegan olmak terimi sıklıkla duyuluyor. Vegan olmak ne demek? Nasıl olunur? Neler yapılır? Bu soruların yanıtı bu yazının ana konusudur. Vegan olmak demek doğada insanlara sunulan bütün imkanları sonuna kadar kullanmak yerine sadece yeteri kadar ve hakkımız olanı kullanmaktır. Bunun için canlılara zarar vermiyor, tam tersine onları öldürmeden yaşamayı öğreniyoruz.
Vegan olmanın asıl nedeni canlılara zarar vermeden onları yaşam alanlarında ve doğal koşullarında yaşamalarına engel olunmamasıdır. Vegan olmayı başka olgularla karıştırmamalıdır. Vegan yaşama hayvan severlikten öte doğaya saygı duyulması ve her canlıya önem vererek bütün ürünleri yeme alışkanlığından kişinin kendini arındırmasıdır.
Vegan Olmak ile Vejetaryen Olmak Arasındaki Farklar
Vejetaryen olmak vegan olmaktan daha farklıdır. Veganlar daha katı ve sert kurallar içerisinde yaşama anlayışı benimsemiştir. Veganlar bu katı kurallar içerisinde daha kararlı bir inanış biçimini benimser. Vegan olmak hayvansal ürün içeren hiçbir ürünü tüketmemeyi gerektirir.
Veganlar et, süt, yumurta, bal, deri, yün gibi herhangi bir hayvansal ürünü reddeder. Vejetaryenler belli aralıklarda açıklıklar bıraksa da vegan yaşamada bu durum daha kuralcı bir anlayışla benimsenir. Veganlar beslenme dışında hiçbir hayvansal gösteriyi de asla kabul etmezler. Vegan olmak için vücudun ve beynin tamamen hazır olması gerekir. Bir bebeğin ilk kez yaşama gelmesi gibi vegan olan kişi de bu duruma alışması için sabırlı olması önemlidir.
vegan olmak nedir?
Vegan Beslenme Alternatifleri
Vegan olmak zorlu bir süreç gibi görünse de kişinin doğanın adaleti doğrultusunda çeşitli alternatiflere yönelmesi anlamına gelir. Mesela, peyniri soya sütünden elde etmek mümkündür. Bir diğer ürün olan yoğurt da bu ihtiyacını karşılamak için yine soya sütünden elde edilir. Veganlar yumurta yerine patates püresi gibi yiyecekler tercih eder. Yiyecek gruplarında çeşitli alternatifler üretilerek bedensel gereksinimler karşılanır. Vegan ürünler bu sebeple oldukça yaratıcı ve lezzetli gıdalardır. Vegan olan bir kişi bu gıdaları çoğunlukla kendisi ortaya çıkardığından doğal beslenmenin de öneminin farkındadır. Vegan beslenenler herhangi bir hayvansal katkı maddesi içeren ve tamamen yapay her ürünü reddeder.
Vegan Beslenme Şekli
Vegan beslenmenin temelinde su bulunur. Çizelgenin en başı suya dayalıdır. Hayvansal ürünlerden ayrışmış gıda gruplarına yer verilerek kişinin beslenme şekli ortaya çıkmaktadır. Vegan beslenmede kahvaltı ürünleri yerine püre ve saya sütünden elde edilen yoğurt, peynir gibi ürünler kullanılır. Vegan beslenen kişi için 3-5 porsiyon sebze, 3 porsiyona kadar meyve tüketimi önerilir. Tahıl ürünü tüketiminde ise bu durumda kısıtlama olmamaktadır.
Vegan Beslenmenin Sakıncaları Var Mıdır?
Vegan olmak beslenme şekli ile daha sağlıklı yaşam şekli benimsenmiş olsa da kişilerde bazı olası sıkıntılar ortaya çıkabilir. Ortaya çıkabilecek sorunlar olarak vitamin ve mineral eksiklikleri gösterilebilir.
Bunlar;
D vitamini eksikliği
B12 vitamini eksikliği,
Demir eksikliğidir.
Vitamin eksikliğinin ciddi sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır. Tamamıyla hayvansal ürünle beslenme şekli kişide farklı rahatsızlıklar ve eksiklikleri ortaya çıkarabilmektedir. Bu durumda her beslenme şeklinde olduğu gibi vegan beslenmede de bazı noksanlar görülse de bu açığı çeşitli seçeneklerle doldurmak tamamen kişinin elindedir. Vegan beslenenler her ihtiyaç duyduğu vitamin, kalsiyum, mineral gibi ihtiyaçları çeşitli besinlerde bulabileceğini bilir ve bu konuda daima bir araştırma içerisindedir. Bu açıdan, veganlar hem ayarında beslenir hem de sağlığı daima göz önünde tutar.
Veganların Dikkat Etmesi Gereken Hususlar
Vegan olmak sağlıklı beslenme şekli gibi görünse de dikkatli davranılmadığı zamanlarda ciddi sorunlara yol açabilir. B12 vitamini peynir gibi ürünlerle vücuda alınır iken bu ihtiyacın eksikliği ciddi sorunlara yol açabilir. Vücut bu vitamini kendi üretmediği için kişide yorgunluk ve bıkkınlık oluşabilir. Protein eksikliği bu dönemde yaşanan en önemli sorunlardan biridir. Protein eksikliğinde sağlıklı cilt, saç ve tırnak gelişiminde problemler yaşanır. Bu açıdan vegan beslenen herkesin protein eksikliğini çeşitli gıdalardan temin etmesi gerekir.
Vegan beslenmede yapılan en büyük hatalardan biri hayvansal ürünlerin tüketilmemesi ile tamamen karbonhidratlara ağırlık verilmesidir. Karbonhidrat alımının yanlış ve fazla olması kişide farklı rahatsızlıkları ortaya çıkarabilir. Beyaz pirinç ve makarna yerine kahverengi pirinç ve tam tahıllı ekmekler ve yulaf gibi ürünlerin tüketilmesi daha sağlıklı olmaktadır .Yüksek lifli ürünlerin tüketilmesi ile sindirim sisteminin daha düzgün çalışması sağlanır. Lifli ürünler ile kan ve şeker seviyesini dengede tutarak diyabet olma riski de ortadan kaldırılabilir.
Vegan Ürünlere Ulaşım
Vegan olmak daha sağlıklı beslenme şekli olarak düşünülse de kişinin vücut ihtiyaçlarını karşılamak için daha çeşitli ürünlere ihtiyaç duyduğu da bir gerçektir. Bu dönemde gerekli vitamin ve protein ihtiyaçları karşılamak adına alternatif ürünler olarak erişim kolaylığı sağlanması gereklidir. Yurt dışındaki birçok yerde özel vegan bölümleri ile ihtiyaçlar karşılanabiliyor. Hatta birçok restoranda veganlar için özel yemek listesi de oluşturulmuştur. Türkiye’de bu sistem daha yeni yaygınlaşmaya başlamasından dolayı bu tarz ürünlere ulaşımda sıkıntılar olabilmektedir. Ancak evde birtakım alternatifler yaratarak da vegan beslenme yaratılabilir.
vegan olmak
Vegan Olmak İçin Nasıl Başlanmalı?
Vegan olmak için ne zaman başlanmalıdır diye kesin bir tarih belirlenemiyor. Kişinin beden olarak kendini bu düşünce ile bütünlediği anda vegan yaşama başlar. Vegan yaşam başka kişilere özenerek ben de başlamalıyım ama şimdi değil gibi düşünceler ile gerçekleşecek olgu değildir.
Vegan olmak giyim de dahil olmak üzere hiçbir hayvansal ürünlerden kişinin kendini arındırmasıdır. Vegan içten gelen istek ve hazır olma duygusuyla hayata geçer.
Vegan Beslenmek Ekonomik Midir?
Vegan beslenmek her şeyden evvel tutumluluk ve doğa ile barışık olma kavramlarıyla uyumludur. Veganlar her zaman sağlığı ve kaliteli yaşamı önemsiyorlar. Vegan olan bir kişi doğanın kendisine sunduğu imkanların ötesine geçmez ve yapay olan her şeyden uzak durur.
Sıklıkla karşı karşıya kalınan hastalıklardan olan ayak yanması temelinde oldukça rahatsızlık hissi veren bir durumdur. Hastalar veya bu konudan şikayeti olanlar genelde bu durumu huzursuzluk hissi olarak tanımlar.
Geceleri daha çok rahatsız eden bu hastalık için bazı nedenler aranır. Her ne kadar genel nedenlere bağlı ortaya çıktığı düşünülse de kesin nedeni bilinmez. Hasta bu şikayetle geldiğinde doktorlar bazı olası hastalıklardan şüphelenerek gerekli araştırmaların yapılmasını ister.
ayak yanması
Gece uykusuz kalmaya ve hayat standartlarının azalmasına kadar uzayan bir sürece yayılan bu hastalıkla alakalı geç kalmadan önce doğal yolla sonrasında ise fazla beklemeden hekim aracılığıyla tedavi yoluna gidilmelidir. Çünkü en belirgin nedenlerinden olan diyabet farkında olmadan daha ilerleyerek farklı sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Ayak Yanması Nedir?
Yaş veya temel bir nedene dayandırılması zor olan ayakta yanma için bazı belirgin tanımlamalar ve nedenler ortaya koyulur. Ayağın tabanında kendi gösteren ve genelde acı biber sürülmüş hissi ile tanımlanan haldir. Bundan dolayı hasta olan kişi özellikle de geceleri ayaklarını soğutmak için tabanına uygulayacak soğuk bir şeyler arar. Buz torbası koymak, ayaklarını yıkamak veya soğuk bir yerde açık şekilde yatmak gibi öneriler de çare olmayınca yaşam kalitesi düşmeye başlar. Belirgin olan durum ise yanmanın sadece ayağın alt kısımlarında yaşanmasıdır. Vücudun diğer kısımları normal derecesinde ve rahatsızlık hissi vermeyecek şekildedir.
Neden Ayak Yanması Olur
Neden Ayak Yanması Olur?
Bahsedildiği üzere kesin bir nedene bağlamak zor olsa da genel olarak dayandırıldığı bazı etmenler vardır.
Yatınca ayak yanması şikayeti ile gelen bir hastanın ilk olarak şu durumları ele alınmalıdır:
Ayakta kalarak yoğun çalışmak,
Şeker veya ileri derecede diyabet,
Ayakkabı seçiminde yanlışların olması,
Kan seviyesinde düşme,
Mantar kaynaklı sorunlar,
Sinir sıkışması adı verilen hastalık,
Alerji,
Böbrekten kaynaklanan nedenler,
Fazla kilo alma,
Hormonla alakalı etmenler olarak değerlendirilir.
Genetik yatkınlık da bu hastalıklar üzerinden bakılarak mutlaka değerlendirilir. İlk olarak ayaklarınızı ferahlatmak adına bazı yollar bularak geçici çözümlere başvurmak ve doğal yollarla çare aramak gerekir. Ardından da doktora başvurmalısınız.
Ayaklarda görülen bu rahatsızlığın gebelik halinde iken olması da en sık görülen hasta şikayetleri arasında sayılır. Değişen hormonlar veya kilo alımına bağlı etkenler kadar stres bile etkili olabilir. Gebelerin bu şikayet ile alakalı böbrek ve diyabet seçeneklerini değerlendirmesi ve sorun olmadığından emin olması önerilir. Bunlar elendikten sonra doğal çözümlere başvurmak daha doğru olacaktır.
Yatınca ayak yanması
Doğal Çözümler Nelerdir?
En çok uygulanan ve geçici olsa da rahatlık sağlayan çözüm ayaklarınızın altına buz torbaları yerleştirmek olmalıdır. Bunu bir kabın içine koyarak da yapabilirsiniz. Çare olmadığında ise ayaklarınızı daha fazla buzun üzerinde durdurmanız önerilmez. Elma sirkesi çözümüne başvurmalısınız. Elma sirkesi doğal yapısı sayesinde ayaklarınıza iyi gelecektir. Akşam yatağa girmeden 1- 2 saat kadar önce ortalama 3 litrelik bir suya 1 bardak sirke karıştırmanız ve içinde ayaklarınızı dinlendirmeniz önerilir. Bu şekilde ayak tabanlarınızın rahatladığını fark etmeye başlarsınız. Yine zeytinyağı kullanmak da ayağınızdaki dengenin oluşması adına önerilen başka bir çare olacaktır.
Nasıl Tedavi Edilir? Tedavi için doğal yollar etkili olmadığında doktora başvurmalısınız. Doktor rahatsızlığın temelinde yatan durumu anlayarak gereken tedaviye başlayacaktır. Diyabet olması halinde tedaviye başladığınızda artık belirtiler azalarak kaybolur. Bunun için nedeni saptamak önemlidir. Doktorun verdiği ilaçları kullanmanız ve tedaviyi aksatmamanız da bir başka önemli olan durum olacaktır. Fazla geç kalmadan tedaviye başlanmalıdır.
Karın veya karnın hemen üstünde yer alan bölgede rahatsızlık hissi veren bir takım gaz oluşumu meydana gelebilir. Hemen hemen her insan hayatının belli dönemlerinde veya her zamanmide şişkinliği sorunu ile karşı karşıya kaldığını söyleyecektir. Midede bu oluşumların olmasının temelde bazı nedenleri vardır. Ama her belirtide en kötüsünü düşünmek veya her belirtiyi önemsememek en yanlış yaklaşımlar olur. Neden kaynakladığını anlamak ve buna göre tedavi yolu çizmek adına oldukça dikkatli olunmalıdır. Genelde evde yapılan kür ve basit teknikler ile geçmesi de sağlanabilir.
Neden Oluşuyor?
Midenizde şişkinlik hissinin oluşması bazı nedenlerden kaynaklanır. Her insanda farklı bir senaryo ve hasta şikayet öyküsü ile karşı karşıya kalmak mümkündür.
mide şişkinliği
Ama genel anlamda kategoriler halinde incelemek gerektiğinde genel olarak:
Sağlıksız beslenme,
Stres,
Bağırsak kökenli hastalıklar,
Parazit,
Alkol ve asit tüketimi,
Sindirim sistemi hastalıkları olarak sıralanabilir.
Sağlıksız beslenme hemen hemen her konuda şikayetlerin temelinde yatan bir faktördür. Çalışma hayatının uzun zamana yayılması veya diğer etmenlerin bir araya gelmesi öğün atlanmasına veya masa başında gereğinden fazla yemek yenmesine neden olur.
Stres de aynı şekilde birçok hastalıkta olduğu gibi ciddi şekilde rahatsızlık oluşturan etkenlerin başında gelir. Mideniz, sindirim sisteminiz veya bağırsaklarınızdan kaynaklanan bir rahatsızlığınızın olması da aynı şekilde ilk akla gelenler arasında olacaktır.
Çünkü bunların tamamı kısa süreli mide sorunları oluşturmaya yetecek faktörlerdir. Birkaç kez yaşadığınız rahatsızlık belki gözden kaçacak bir detay olabilir. Ama geçmeyen karın şişliği artık bir hekime görünme zamanının geldiğini anlatır. İlk olarak bitkisel kürlerden destek almayı unutmamalısınız.
Mide Şişkinliği İçin Kür Tarifi
Kürler mide söz konusu olduğunda kurtarıcı olacaktır. Bu konuda en sık uygulanan kür ise patates kürüdür. Patatesleri haşladıktan sonra iyice ezerek üzerine birkaç kaşık zeytinyağı ve nane atılmalıdır. Ekşi ile arası iyi olanlar ise limondan faydalanabilir. Bu sayede mideniz aç karnına mide asidini çeken ve tokluk hissi veren besinler ile dolmuş olur. Haftada 3 veya 4 kez yeterli olacaktır.
mide şişkinliği
Nelere Dikkat Edilmelidir?
Bu tarz sorunlarda önemli olan ne kadar sıklıkla ve neden rahatsızlık yaşandığıdır. Stres ve diğer etmenlerin ayrı ayrı ele alınması önerilir. Evde aktarılan kürler ile şişkinliğin giderilmesi için hareket edilmesi önemlidir. Bunun dışında ne kadar süredir bu durumun yaşandığı ve geçici olmadığı da atlanmaması gereken bir başka detay olur.
Ek olarak zencefil de kullanabilirsiniz. Hem mideyi rahatlatan hem de hoş kokusu ile ferahlık veren zencefil mide dostu olması ile tanınır. Aynı zamanda nane de bilinen en eski mide dostu besinler arasında gelir. Çayını içmek veya çiğ şekilde tüketmek önemlidir.
Rezene stres kaynaklı şişkinlikleri giderir. Aynı zamanda dinginlik ve mide konusunda destek olma özelliği de vardır. Sabahları aç karnına limonlu su tüketmek de iyi gelecek bir başka yoldur. Bunların tamamı kürlerle desteklenmeli ve olabildiğince neden olan faktörlerden uzak durulmaya çalışılmalıdır.
mide şişkinliği
Nasıl Fark Edilir? Bir başka önemli konu ise karın şişliği mide bulantısı halsizlik olarak ortaya çıkan tablodur. Sadece mide şişkinliği sayılan nedenlere bağlı olarak oluşabilen ve sık karşılaşılan bir olaydır. Ama eşlik eden bulantı ve halsizlik olması başka şüphelerin oluşmasına da dayanak olur. İlerleyen şişkinlik nefes kesilmesine ve kalp krizine kadar ilerleyebilir. Bunun için eşlik eden belirtileri de atlamamak gereklidir. Bunlar görülmeye başlandığında doktordan yardım almanın zamanı gelmiş demektir.
Merhaba, basen eritme hareketlerine geçmeden önce bu hareketleri her yaşta ve her kiloda tüm kadınların uygulayabilecek olduğunu söyleyebiliriz. Basenlerini eritmek …
Yazımızda anlatımlı, görselleri yer alan göbek eritme hareketleri ile göbek bölgemizdeki yağ ve fazla kilolardan kurtulmayı sağlayacağız. Göbek bölgesinde bulunan …
İsveç şurubu incelememizde şurubun; tanımı, hazırlanışı, zayıflamaya olan etkisi, faydaları ve zararlı, hakkında yapılmış en önemli biyokimya deneyi ile ilgili tüm detayları en ince ayrıntısına kadar incelemesi ve analizi.