İçeriğe Git
Story Görsel

Bebeklerde Korona: Belirtiler ve Korunma Yöntemleri

İçeriğe Git
Story Görsel

VDS’nin Kullanım Alanları

İçeriğe Git
Story Görsel

Omurga Eğriliği Nedir?

İçeriğe Git
Story Görsel

Shingrix: Zona Aşısı Hakkında Güncel Bilgiler

Türkiye'nin Diyet & Beslenme ve Sağlık Platformu!

HCG Diyeti 3 Aşamada İğne ile Zayıflama Tekniği

hcg diyeti

HCG diyeti, kilo vermek isteyen vatandaşların açlık hissi yaşamadan kilo kaybına uğramasını vaat eden bir programdır.

HCG, aslında gebelik döneminin ilk aylarında vücutta gözlemlenen bir hormondur. Hatta evde yapılan hamilelik testlerinde, gösterge olarak da kullanılır. Yani, gebe olup olmadığınız vücudunuzda bulunan bu hormon sayesinde belli oluyor.  Doktorlar, bu hormonun kilo kaybı amacı ile de kullanılabileceğini belirtmeye başlayarak, HCG diyeti kavramının hayatımıza girmesini sağlamıştır.

hcg diyeti
HCG diyeti

HCG’nin Vücudunuzdaki İşlevi Nedir?

HCG, hamilelik sırasında üretilen ve vücudun hamile olduğunu söyleyen protein bazlı bir hormondur. HCG, embriyo ve fetüsün gelişmesi için gerekli olan progesteron ve östrojen gibi temel hormonların üretimini sürdürmeye yardımcı olur. Hamileliğin ilk üç ayından sonra kandaki HCG seviyeleri azalır.

  1. Hamilelik testlerinin pozitif çıkması, vücutta bulunan HCG hormonu ile ölçülür.
  2. Hamileliğin düzgün bir şekilde sürdürülebilmesi için önemlidir.
  3. Bebeğin ilk 3 aylık gelişimini destekler.
  4. Erken doğum ihtimalini büyük ölçüde engeller.
  5. Bebeğin kan damarı ve organlarının oluşum süreci için oldukça büyük bir önem arz etmektedir.
  6. Bebeğin bağışıklığını düzenleyen faktörlerden bir tanesidir.

 HCG Diyeti Nedir?

Günümüzde pek çok farklı kilo verme yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu diyet yöntemlerinin her birinin içeriği farklıdır. Kilo sorunu yaşayan insanlar, kendilerine en uygun kilo kaybetme yöntemini araştırmaktadır. Ancak, her birey hızlı bir sonuç elde etmek istemektedir. Hızlı ve gözle görülür bir sonuç elde edemeyen bireyler, genellikle pes etmektedir.

HCG diyeti, oldukça düşük kalorili besinler ile uygulanan bir diyet programıdır. Bu diyet programını, diğer kilo verme yöntemlerinden ayıran fark ise HCG hormonunun uygulanması olmaktadır. Bu hormon, doktorlar tarafından yazılan reçeteler ile eczanelerden alınabileceği gibi web sitelerinden, perakende satış yapan mağazalardan edinilebilmektedir. HCG diyeti, iki ana adımdan oluşmaktadır.

  1. Günlük yaklaşık olarak 500 kalori alımı
  2. HCG hormonunun vücuda enjekte edilmesi 

İlk başta oldukça kolay gibi görünse de 500 kalori oldukça düşük bir beslenmedir. Zira daha açıklayıcı olabilmesi amacı ile, normal bir insanın günlük alması gereken kalori ortalama 2000 olmaktadır. 1500 kalori seviyesinin altına düşen beslenme, metabolizmanın işlevini tam olarak yerine getiremeyeceği anlamına gelmektedir. Ancak tam bu esnada HCG hormonu devreye girer.

hcg diyeti
hcg diyeti

HCG Diyeti Uygulama Aşamaları Nelerdir?

Daha önce de belirttiğimiz gibi oldukça düşük bir kalori alımı ve hormon enjektesi ile gerçekleştirilen bir yöntem olan HCG diyeti, 3 başlık altında uygulama aşamaları gerektirmektedir. Bu uygulama aşamaları aşağıda belirtilmiştir.

1) Yükleme Aşaması

HCG diyetinin ilk aşaması yükleme olmaktadır. HCG hormonu almaya başlanır ve hormon alındıktan sonra ilk 2 gün oldukça yüksek porsiyonlarda bol kalorili yiyecekler tüketilir. Bu iki gün süren aşamanın ardından HCG diyeti uygulayan bireyler, ikinci aşamaya geçer.

Yükleme aşamasında uygulanabilecek bir günlük besin programı, sizlere fikir verebilmesi amacı ile aşağıda yer almaktadır.

  1. Kahvaltı için: 2 adet haşlanmış yumurta + 1 su bardağı süt + 4 adet badem
  2. Öğle yemeği için: 1 su bardağı ton balığı ya da mantar salatası
  3. Atıştırmalık için: 10 adet kabuklu fıstık + 1 fincan yeşil çay ya da tercihinize göre şekersiz bitki çayı
  4. Akşam yemeği için: 1 kase mercimek çorbası + 1 porsiyon ızgaralanmış sebze 

2) Kilo Verme Aşaması

İlk aşamayı bitiren bireyler, HCG hormonu almaya devam eder. HCG hormonu alırken diyet programları ilk aşamaya göre oldukça farklıdır. Kilo verme aşamasına gelen insanlar, 3 ila 6 haftalık bir diyet programına geçiş yapar ve bu diyet programı günlük 500 kalori ile sınırlı olmaktadır.

Günlük 500 kalori alımı gerektiren kilo kaybetme aşamasında uygulayabileceğiniz bir günlük örnek diyet listesi aşağıda verilmiştir. Bu listeye göz atarak daha fazla fikir sahibi olabilirsiniz.

  1. Kahvaltı için: 1 adet haşlanmış yumurta + 1 fincan şekersiz yeşil çay
  2. Öğle yemeği için: 1 küçük kâse mercimek çorbası (yağsız)
  3. Akşam yemeği için: Yarım kepçe haşlanmış fasulye, 1 su bardağı kadar yeşillik

3) Bakım Aşaması

3 ila 6 hafta arası süren bu diyetin ardından, HCG diyeti uygulayan bireyler, hormon almayı bırakır. Vücuda birden bire hızlı yiyecek yüklemesi yapılmaması açısından, yiyecek alımı az az arttırılmaktadır. Diyetlerindeki kaloriyi fazla olmayacak şekilde arttıran bireyler, HCG hormonunu bıraktıktan sonra 3 hafta süre ile nişasta ve şeker alımından uzak durmalıdır.

Bakım aşamasında alınan kaloride artış gözlemlenmektedir. Bu artış için örnek olarak bir diyet listesi örneği aşağıda verilmiştir. Bu bir günlük diyet listesinden yola çıkarak kendinize en uygun programı oluşturmanız mümkündür.

  1. Kahvaltı için: yulaf ezmesi (muzlu olabilir) + 1 fincan sütsüz sade kahve ya da yeşil çay
  2. Öğle yemeği için: 1 kâse salata ya da çorba + 1 su bardağından biraz az lor peyniri
  3. Atıştırmalık için: 1 adet bisküvi ya da kurabiye + 1 su bardağı şekersiz yeşil çay
  4. Akşam yemeği için: 1 porsiyon ızgara tavuk + 1 su bardağı sebze (Akşam yemeğinden sonra 1 bardak ılık süt içilebilir)
hcg diyeti
hcg diyeti

 HCG Diyeti Esmasında Hangi Besinler Tüketilebilir?

HCG diyeti yaparken, bireylerin çok sınırlı bir kalori alım hakkı olduğunu unutmamaları büyük bir önem arz etmektedir. Zira sırf bir besin sağlıklı diye fazla tüketmek, sizlere kilo kaybı açısından bir fayda sağlamayacaktır.

Kendiniz oluşturduğunuz ya da bir diyetisyen uzmandan yardım aldığınız diyet listenize sadık kalmanız oldukça önemlidir. Aşağıda HCG diyeti yaparken belirli miktarlarda tüketebileceğiniz besin grupları yer almaktadır.

  1. Ispanak, turp, havuç, marul, lahana, brokoli, karnabahar, biber, roka, maydanoz, nane, patlıcan, kabak, pırasa, domates, salatalık gibi sebzeler tüketime uygundur.
  2. Meyve grubundan tüketilebilecek besinler arasında elma, avokado, muz, limon, mandalina, ananas, şeftali, armut, erik, karpuz gibi meyveler yer almaktadır.
  3. Alınacak proteinli besinlerden hindi, tavuk, mezgit balığı, uskumru balığı, somon balığı, ton balığı, yumurta, soya fasulyesi ve bakla grubuna dâhil olan yiyeceklerin tüketiminde sakınca bulunmamaktadır.
  4. Tahıllı besinler arasında ise siyah pirinç, yulaf, kırık buğday, kırmızı pirinç, esmer pirinç bu diyette tüketilebilir.
  5. Süt ve süt ürünleri grubundan az yağlı, mümkünse yağsız süt ve light ayran tercih edilebilir.
  6. Yiyeceklerde kullanabileceğiniz yağ deposu ürünlerde de zeytinyağı, balık yağı ve avokado yağı kullanabilirsiniz.
  7. Badem, ceviz, Antep fıstığı kuruyemiş çeşitleri çiğ olarak tüketime uygunken, bunun yanı sıra keten ve ayçiçeği tohumu da tüketebilirsiniz.
  8. Baharat olarak kimyon, rezene, karanfil, fesleğen, kekik, hardal tohumu, kakule, doğal sarımsak tozu, pul biber, toz biber, dereotu, kişniş, zencefil ve toz zencefil, zerdeçal, yıldız anason, safran, nane kullanabilirsiniz.

HCG Diyetinde Kaçınılması Gereken Besinler Nelerdir?

HCG diyeti, oldukça sıkıdır. Zira hızlı bir şekilde kilo vermeyi sağlayabilmek adına günlük olarak tükettiğimiz pek çok üründen uzak durmanız şarttır. Bazı ürün gruplarından kaçınmamanız durumunda, yaptığınız diyetten tam anlamı ile verim almanız pek de mümkün değildir.

Diyet listenize asla eklememeniz gereken besinler aşağıda liste halinde verilmiştir. Yapacağınız HCG diyeti esnasında ya da sonrasında, hatta diyet yapmıyorsanız bile sağlığınızı korumak için aşağıda yer alan bazı besinlerden uzak durmanız oldukça büyük bir önem arz etmektedir.

  1. Oldukça tehlikeli bir sebze olan beyaz patates uzak durmanız gereken yiyecekler listesinin başında yer alıyor. Kızartma olarak tüketilmesinin zararlı olmasının yanı sıra, bir kase haşlanmış patatesin kalorisi 500’ün üzerindedir.
  2. Mango, jackfruit, sapodilla, ejder meyvesi gibi tropikal meyveler oldukça fazla şeker içeriyor. Bu nedenle diyet listenizde bulunmaması gerekiyor.
  3. Kırmızı et aslında güçlü bir besin kaynağı olsa da HCG diyeti için uygun değildir.
  4. Beyaz pirincin içeriği tamamen nişasta olduğu için kaçınmanız gereken bir diğer besindir.
  5. Margarin, tereyağı gibi besinlerin yanı sıra peynir de oldukça yüksek yağ oranına sahiptir, bu yüzden diyet yaptığınız süre zarfında tüketilmesi önerilmez.
  6. Kalorisi yüksek olan ve zararlı olan bitkisel yağ, kenevir tohumu yağı, fındık yağı ve kanola yağından uzak durmanız gerekir.
  7. Karbonhidrat, şeker ve yağ oranı yüksek olan hamur işleri, işlenmiş et, cips, şeker, gofret, patates kızartması, ekmek, kızartılmış et ürünleri, işlenmiş besin ve etler de tüketime uygun olmayan besinler arasındadır.
  8. Enerji içecekleri ve alkolün yanı sıra paketlenmiş meyve ve sebze suları da tüketilmemelidir.
  9. Meyve ve sebzeler, sıkım işleminden geçirildikleri zaman kalorileri artmaktadır.
  10. Kurutulmuş meyveler de normal meyvelere kıyasla daha fazla şeker içerir. Bu nedenle tüketilmemesi gerekmektedir.
hcg diyeti
hcg diyeti

HCG Diyetinin Etkileri

HCG diyeti, oldukça düşük kalorili olduğu için kilo vermek isteyen bireylerin akıllarında soru işaretlerine neden olmaktadır. Zira pek çok birey, HCG hormonu enjekte etmeden bu kadar düşük bir kalori ile zaten kilo verebileceğini düşünmektedir. Aslında bu şekilde düşünen bireyler haksız da sayılmamaktadır.

HCG diyeti, FDA (U.S. Food and Drug Administration) tarafından onaylı değildir. Zira FDA kuruluna göre, HCG sadece hormonsal bozukluğu için doktorlar tarafından verilebilecek bir ilaç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, eğer tedavi yöntemi için uygulanmazsa bazı yan etkiler gözlemlenebilir. HCG diyeti için kullanılan HCG hormonunun yan etkileri aşağıda belirtilmiştir.

  1. Şiddetli baş ağrısı
  2. Sinir ve depresyon
  3. Sürekli olarak yorgun hissetme
  4. Ödem problemi
  5. Erkeklerde göğüs büyümesi
  6. Kanser görülme ve gelişme riski
  7. Kanın pıhtılaşması ve buna bağlı olarak damar tıkanıklığı sorunu

Yukarıda belirtilen yan etkilerin pek çoğu beslenme şeklinin yeteriz olmasından kaynaklanmaktadır. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi, sağlıklı bir bireyin metabolik sistemlerini düzgün bir biçimde çalıştırmaya devam edebilmesi için günlük 2000 kaloriye ihtiyaç duymaktadır.

Dahası HCG diyetinde hormon enjektesi değil, az kalori alımı kilo verdirmektedir. Zira en sıkı diyetlerde bile yaklaşık olarak alınan kalori 1000 olmaktadır. Yani yaptığınız HCG diyetindeki alınan hormonun, kilo verme ile doğrudan bir ilişkisi olduğuna dair bir veri bulunmamaktadır. HCG diyeti esnasında kullanılan hormon üzerinde sayısız çalışma yapılmış ve çalışmalar sonucunda kilo vermeye dair bir etki gözlemlenmemiştir. Ancak iştah kaybı sağladığı bulunmuştur.

HCG diyeti yapmakta olan 64 yaşındaki bir kadının bacak ve akciğer bölgelerinde kan pıhtısına rastlandı. Bu pıhtılaşma sorununun kesin olmamakla beraber alınan hormon ve uygulanan diyet ile alakalı olduğu kanısına varıldı. Kalorisi düşük olan herhangi bir diyet ile kilo vermeniz mümkündür. Bu nedenle HCG hormonu enjektesi ile kilo vermeye çalışmamanızı şiddetle tavsiye ederiz. Eğer fazla kilo problemi yaşıyorsanız, bir diyetisyene başvurmanız, sizin için en ideal yöntem olacaktır. Zira internet üzerinden ya da kulaktan kulağa yayılmış olan diyet listeleri herkes için geçerli değildir.

Kaynak: webmd / fda

Eliminasyon Diyeti Nedir? En Kapsamlı Anlatım

eliminasyon diyeti

Eliminasyon diyeti, bilhassa bağırsaklarda sorun yaratan yiyeceklerin tespit edilerek, onların yemek alanın da kullanılmamasını gerektiren bir yöntem çeşididir.

Bu anlamda, vücutta ve özellikle bağırsakta meydana gelen hassasiyetler insanı çok rahatsız ederek, yaşam kalitesini düşürecektir. İnsanın ikinci beyni şeklinde de anılan bağırsaklar, bedenin en önemli parçalarından biridir. Onları korumak temel anlamda sağlığımızı da korumak anlamına gelmektedir.

Fransızcadaki ‘éliminer’ ve İngilizce ’deki ‘eliminate’ sözcüklerinden türetilmiş olan eliminasyon, elemek, seçmek anlamlarına gelir. Dolayısıyla, eliminasyon diyetinde de ana kural, yiyeceğiniz yiyecekleri seçmekten çok, yiyemeyeceğiniz yemekleri hayatınızdan belli bir süre çıkarmanız üzerine gitmektir.

Burada, şüphesiz ki bir uzmana danışmak da çok önemlidir. O konuda, doktorlar ve diyetisyenler sizlere yardımcı olacaklardır. Zaten, midenizde, bağırsaklarınızda, karnınızda ağrı, gaz sıkışması şişkinlik vb. hususlar hissettiğinizde, bir uzmana görünmenizin de vakti çoktan gelmiş demektir.

eliminasyon diyeti
Eliminasyon diyeti

Eliminasyon Diyeti Nedir, Bu Diyette Neler Tüketilmemelidir?

Eliminasyon diyeti, vücudunuzun reaksiyon gösterdiği yiyecekleri saptamanız üstünden, daha sonra bir program yapmanıza dayanan bir sistemdir. Bu yiyecekler size zarar verdikleri için, onları yemeyi kesmenize dayanmaktadır.

Ama kimi yiyecekleri bir süre sonra yeniden yemeniz de mümkündür. Fakat, burada da neyi ne kadar tüketeceğiniz de önem kazanmaktadır. Burada ana unsur elimine edilen besin grupları üstünden bir beslenme biçimi elde etmenizdir. Bu grupları aşağıdaki gibi maddelememiz olasıdır:

  1. Şeker

En önemli elimine besinlerinin başında şeker gelmektedir. Şeker normalde de, her birey için ya sınırlı oranda önerilir ya da hiç önerilmez. Hatta beyaz şeker yerine esmer şeker, elma özü gibi besinlerin de kullanılması tavsiye edilir. Şekerden uzak durulması, sağlıklı beslenmenin ve formu korumanın temel kurallarındandır.

  • Gluten

Günümüz tüketim toplumlarında artık birçok alternatifin görüldüğünü belirtebiliriz. Glütensiz gıdalar da bu alternatiflerin içine girerler. Glüten, arpa, buğday, çavdar gibi tahıllarda bulunan bir çeşit proteindir. Bağışıklık sistemi için kimi yararları olsa da, glütene alerji geliştiren de çoğunluktadır. İşte böylesi kişilerin glütenli gıdalar tüketmeleri onların sağlıklarını da tehlikeye atacaktır. Bu sebeple, glütenden de uzak durulması önerilmektedir.

  • Süt Ve Süt Ürünleri

Süt ve süt ürünleri deyince, sütün dışında peynir, yoğurt gibi gıdaların da olduğu bir kategoriyi anlarız. Bu anlamda, bu ürünlerin içinde yoğun biçimde kalsiyum bulunmaktadır. Lakin bu ürünler de kimilerinde alerji, kızarıklık, kaşıntı, uçuk gibi rahatsızlıklara sebebiyet verebilmektedir. O yüzden, süt ve süt ürünlerine karşı hassasiyet geliştirenlerin de onlardan uzak kalması önerilmektedir.

  • Yumurta

Yumurta hem kalsiyum hem de protein bakımından zengin bir besindir. Hemen hemen her kahvaltı sofrasının olmazsa olmazlarından biri şeklinde bilinir. Fakat kimi bünyeler de yumurta da rahatsızlık yarattığı için, bu konuda önlem alınması gerekebilir. Kimileri yumurtayı azaltırlarken, kimileri de tamamen yememe yoluna giderler.

  • Bakliyat Ürünleri

Bakliyat ürünleri glüten içermeseler de, yine de kimi insanlar için tehlike arz ederler. Glütensiz gıda tüketmeleri önemle tavsiye edilen çölyak hastalarına kimi diğer bakliyat ürünlerinin de yenilmesi önerilmez.

  • Kuruyemiş

Ceviz, badem, fındık, fıstık gibi kuruyemişler yağ, omega 3, karbonhidrat, protein, magnezyum vd. gibi zengin içeriğe sahiptirler. Fakat onların bu lezzetleri bile eliminasyon diyetinin ağına takılmaktan kurtulamaz. Kimi zaman kuruyemiş de alerji yapan ürünler arasına girmektedir.

  • Alkol, sigara

Eliminasyon diyetinde başlıca yasaklanan maddelerden biri alkol, sigaradır. Sigara da beslenme standardımızı ve sağlığımızı etkilediği için, bu diyet içinde fırsattan istifade edilerek azaltılabilir yahut bırakılabilir. Ayrıca, alkol başlığıyla birlikte, gazlı içecekler, çay ve kahve de eliminasyon diyetinin yasaklılar listesine girmektedir. Bu ürünlerin tamamının hayatınızdan çıkarılması, diyetin ötesinde sağlık belirtisi şeklinde okunabilir.

eliminasyon diyeti
eliminasyon diyeti

Eliminasyon Diyetinin Gerekleri Nelerdir?

Eliminasyon diyeti, her on kişiden birinde görülen ve gün geçtikçe, etkisi de artan alerjinin önlenmesi adına ortaya çıkarılmış modern bir yöntemdir. Günümüz koşullarının giderek hızlanması, yaşam kalitesinin düşmesi, bir yerden dikkat edilen konulara odaklanılırken başka bir yerden sorunların çıkması herkesi yormaktadır. Reflü, gastrit gibi mide hastalıkları artarken; migren, vertigo gibi baş ağrıları ve dönmeleri de artmaktadır.

Ayrıca, korona virüsün hayatımıza girişiyle birlikte, ev hastalıklarında da (egzama, sedef, siğil vd.) ilerleme saptanmıştır. Tüm bu şartların olumsuz yöne evirildiğini gözlemlediğimizde, hem metabolizmamızı korumak, hem daha dayanıklı kalabilmek, hem bağışıklık sistemimizi zayıflatmamak adına bazı fedakârlıklar yaparız. Bu fedakarlıklar, eliminasyon diyeti içinde gerçekleştirilebilmektedir.

Bu diyet ekseninde, yediğiniz yemeklere çok dikkat edersiniz. Eğer, içlerinde size rahatsızlık verenleri varsa, onların porsiyonlarını test edersiniz. Porsiyonlar test edildiğinde, tespit ettiğiniz gıdadan yahut gıdalardan az bile yediğinizde vücudunuz büyük bir tepkime veriyorsa, o gıdayı bırakmanızın vakti gelmiştir.

Tıpkı, sosyal hayatımızda da bize zararı dokunan insanları, kendimizden uzak tuttuğumuz gibi… Nasıl ki, o insanlar hayatımızdan çıktıklarında, bir kaybımız olmuyor; hatta yerlerine yenileri geliyorsa, yeni beslenme çeşitleriyle de kendimizi korumamız mümkün olabiliyor.

Yahut bir kişi bizim için önemliyse ve bize çok büyük bir yanlış yaptıysa; nasıl ki, onu da cezalandırmak anlamında, aramıza mesafe koyuyorsak, bu yiyeceklerle de aramıza belli bir süre mesafe koyuyoruz. Eğer, biraz bekleyip, tekrar tükettikten sonra bedenimiz bir tepkime vermiyorsa, sağlığımız düzelmiş demektir. Eğer, bedenimiz tekrar tepkimeye giriyorsa, o vakit o yiyeceği tamamen hayatımızdan ayıklamamız gereklidir.

Eliminasyon diyeti, 21. yüzyılın hızı, hareketliliği ve çıkmazları içinde sunulan alternatif bir yöntem şeklinde değerlendirilebilir. Bu diyet sizi korumak adına ortaya çıkmıştır. O anlamda, bu diyetin en büyük gerekliliği kararlılıktır. Çünkü sizi rahatsız eden besini tespit ettikten sonra, kendinizi ondan korumak için çaba göstermezseniz, vücudunuz tepkime verecektir. Bu diyeti uygulamadan önce, bir gastroenteroloğa, bir uzmana başvurmanız ve sağlık taramalarından da geçmeniz mümkündür. Hormon tedavisi, kan testi, mide ve bağırsak incelemeleri sizin de daha rasyonel kararlar almanıza neden olacaktır.

Eliminasyon diyeti, genellikle her ürünü tüketmeyi kısa süreli olacak şekilde yasaklama yoluna gitmeyi amaçlar. Burada, bir nevi midenizi rahatlatmanız, vücudunuzu dinlendirmeniz de söz konusudur. Nitekim bizler sağlıklı beslenmeye dikkat etsek bile, bunu da bir çeşit hastalık hastalığına çevirerek, aşırılaştırabiliriz. Böylelikle, hayatı kendimize ve çevremize de zindan ederiz. Çünkü aşırı derecede sağlıklı beslenme takıntısı olan insanların sağlık krizleri, ölüm korkuları ve çaresizlikleri psikolojilerine yansır ve dillerine vurur. Daha da katılaşmaya başlarlar. Bu da, onları hayattan mahrum, ceberut birilerine dönüştürür. Oysa hayatın kendine göre bir iç dengesi vardır. Dolayısıyla, eliminasyon sistemi size bu dengeyi yeniden hatırlatmaya çalışır.

eliminasyon diyeti
eliminasyon diyeti

Eliminasyon Diyeti Uygulanırken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Eliminasyon diyeti yapılırken, öğünlerinize çok dikkat etmeniz gerekir. Çünkü buradaki temel amaç hangi besinlerin ya da besin gruplarının sizi etkilediğini bulmaktır. Tabii burada da, çeşitli vitamin ve mineral eksiklerinin baş gösterme durumu olacağı için, onların da başka gıdalardan takviye şeklinde alınması gerekmektedir ki vücut dengesini sağlayabilsin.

Eliminasyon diyetine başlamak istiyorsanız aşağıdaki başlıklara dikkat etmeniz yararlı olabilir:

  • Öncelikle, alışveriş listelerinizi gözden geçirin. Nelere zaafınız var, neleri çok tüketiyorsunuz, hangi gıdaları reklam baskısıyla ya da bilinçdışınızın tetiklemesiyle alıyorsunuz, bunları iyice değerlendirin. Mümkünse, alışverişe gitmeden önce listenize çok dikkat edin ve onun dışında ekstra ürünler almamaya gayret edin.
  • Türkiye’de yaşayan çoğu insanın beslenme biçimlerini tetikleyen kimi faktörler vardır. Bunların başında kültürel öğeler gelir. Türk mutfağı, Karadeniz mutfağı, Doğu mutfağı, Ege mutfağı vd. gibi ayrılan beslenme kalıplarına göre, yaşam biçimlerimizi de belirleriz. Bununla birlikte, hız çağı bize ‘fast food’ yemeye, lokanta, AVM, restoran gibi yerlerde vakit geçirmeye de alıştırmıştır. Ailede bile herkes tek tip yemek yemez ya da aksine tek tip yediği için, birinin yediği diğerine iyi gelmez. Bununla birlikte, yalnız yaşayanların sayısındaki artış da psikolojileri etkilediği için, bu insanlar ya beslenmelerine dikkat etmezler ya da içki, sigara, çay-kahve, hazır beslenme gibi alanlara yönelirler. Tüm bu nedenler ekseninde, sizin de, psikolojinizi iyi tartmanız ve yaşam biçiminizi net belirlemeniz gerekir ki, ona göre diyete başlayabilesiniz. Yoksa yarım kalan bir diyetin de size faydasının dokunacağı şüphelidir.
  • Eliminasyon diyetinde diğer kural, iki aşamalı bir dizaynı hayatınıza oturtabilmektir. Nitekim, eliminasyon diyeti öncelikle ‘eliminasyon’ üstünden işler. Eliminasyon fazı diye de bilinen bu döneme göre, aşağıdaki gıdaları hayatınızdan çıkarma sürecine giriyorsunuz:

Glüten, şeker, bakliyat ürünleri, yumurta, alkol, kahve, çay, süt ve süt ürünleri, yağ, yağlı besinler, çeşitli soslar, çorbalar, hazır gıdalar, makarna, et vs. Ardından, bunların yaklaşık bir ay süreyle hayatınızdan uzaklaştırılması süreci gelişiyor. Burada da, daha çok taze sebze-meyve tüketimine yönelebiliyorsunuz. Zeytinyağı, kinoa, chia, balık, esmer pirinç yiyebiliyorsunuz.

Eliminasyon diyetinin ikinci kısmı ‘tekrar tanıtma’ dediğimiz başlıktan oluşuyor. Burada da, tüketmediğiniz ve şüphe duyduğunuz besinleri vücuda tekrar tanıtmaya, onlardan azar azar yemeye başlıyorsunuz. Bu noktada, bir ay boyunca hayatınızda olmayan o yiyecek sizde şişkinlik, kusma hissi, mide ağrısı, gaz, ishal vb. gibi rahatsızlıklara neden olmuyorsa, onu oranınca tüketmeyi sürdürüyorsunuz. Ama kestiğiniz bu besinlerin içinden tekrar yediğinizde rahatsızlık verenleri olursa, onu hayatınızda çıkarabiliyorsunuz ve ondan almanız gereken vitamini, minerali, katkıyı alerjiye, rahatsızlığa neden olmayacak başka bir gıdadan alabiliyorsunuz.

eliminasyon diyeti
eliminasyon diyeti

Eliminasyon Diyetini Kimler Yapabilir, Kimler Yapamaz?

Eliminasyon diyeti, herkesin bir anda adapte olarak hızla yapabileceği bir yöntem değildir. Öncelikle, bir doktora ve diyetisyene gitmeden, kafanıza eseni uygulamanız yanlış sonuçlara da neden olabilir. Eliminasyon diyetini aşağıdaki kişilerin kafalarına göre yapmamaları tavsiye edilmektedir:

  1. Reflüsü ya da başka bir mide rahatsızlığı olanlar
  2. Şeker hastaları
  3. Psikolojik problem yaşayanlar ve ilaç kullananlar
  4. Kronik yorgunluğu olanlar
  5. Bağırsaklarında sorun yaşayanlar
  6. Eklem ağrısı çekenler

Herhangi bir kronik hastalığı olan kişilerin önce doktora danışarak, ardından bu diyeti yapmaları önerilir. Zaten, bu diyet profesyonel bir diyetisyenin gözetiminde olmaksızın, defter/not tutmadan, hassas ölçümler yapılmadan birden uygulanamamaktadır.

Eliminasyon Diyetinin Sonunda Ne Elde Edersiniz?  

Eliminasyon diyeti, vücudunuzu tanımanız adına önerilen bir yöntemdir. Bu anlamda, aslında neye hassasiyetinizin olduğu, hangi besine karşı alerji geliştirdiğiniz, rahatsızlıklarınızın nereden tetiklendiği gibi konuların da ortaya çıkarılmasına yol açar. Eliminasyon diyeti, sabrınızı ve kararlığınızı da gösterecektir. Fakat bu diyet sürekli uygulanmamaktadır. Bu diyeti hayatınıza doğru noktalardan adapte etmeniz ve önünüzdeki yaşantınızı da ona göre şekillendirmeniz de önemlidir. Özellikle, kronik inflamatuar teşhisi konulan hastalara doktorları tarafından da tavsiye edilir. Bu diyet, bedeninizi forma sokmanız adına da, standart bir diyet denli idealdir.

Kaynak: precisionnutrition / greatist

Lordoz Nedir? Neden Olur? Nasıl Tedavi Edilir?

lordoz nedir

Lordoz nedir? Lordoz, belde bulunan normal çukurluğun artmasına verilen isim olup, insanların sağlığını etkileyen önemli hastalıklardan biridir. Sırt, karın, kalça kasları, bağlardaki dengesizlikler ve güç kayıpları, belde bulunan bel çukurunun artmasına sebep olan başlıca etkenlerdir. Aynı zamanda aşırı kilo, karın kaslarında meydana gelen gevşeklik durumları da, lordoz hastalığının artıran etkenlerden olmaktadır.

lordoz nedir
Lordoz nedir

Günümüzde oldukça sık görülen bir omurga hastalığı olan lordoz, en ciddi ortopedik rahatsızlıklardan biridir. Bel bölgesinde bulunan omurganın aşırı derecede eğilmesi ile meydana gelen lordoz, hastaların ciddi derecede ağrılar çekmesine neden olmaktadır. Lordoz nedir sorusunun cevabı kısaca, beldeki çukurun derinleşmesi nedeniyle, omurgada oluşan basıncın artması sonucunda ortaya çıkan bir hastalıktır.

Lordoz Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Lordoz Hastalığının Belirtileri Nelerdir? Lordoz hastalığının en büyük belirtisi, bacaklarda ve bel bölgesinde oluşan ağrılar olmaktadır. Omurlarında kayma olan hastalarda da, bel çukurluğunun yani lordozun artma durumları görülmektedir. Lordozun yaşanan ağrılar dışında en önemli belirtileri; kas spazmları, uyuşma ve karıncalanma durumları, mesane sorunları ve bağırsakta yaşanan sorunlar olmaktadır.

Aynı zamanda gergin ve kısa olan sırt – bel kasları, gergin yapıda olan göğüs ve karın kasları, gergin ve uzun yapıda olan kalça fleksörleri – gergin ve kısa olan bel kasları da lordozun meydana gelişini haber veren belirtilerden bazılarıdır.

lordoz nedir
Lordoz nedir

Lordoz Nasıl Tedavi Edilir?

Lordoz nedir? Lordoz nasıl tedavi edilir? Konusu kapsamında birçok ilgili tedavi yöntemi bulunmaktadır. Bu tedavilerden ilki kas güçlendirmesini sağlamak için yapılan fizik tedavileri olmaktadır. Aynı zamanda şişliği ve ağrıyı azaltmak için ilaç uygulamaları da, lordoz tedavi yöntemleri arasında bulunmaktadır. Yoga, ateller ve aşırı olan kiloların verilmesi de, lordoz tedavilerinde fayda sağlamaktadır. Lordoz hastalığının çok ileri aşamalarında uzman doktorların kararına bağlı olarak, bazı ilgili vakalarda cerrahi tedavi uygulamaları da yapılabilmektedir. Omurga rahatsızlığı olan lordoz tedavilerinde, omurga sağlığının geri kazanılması için yoga, pilates ve spor aktiviteleri gibi benzeri tedavi yöntemleri de, konunun uzmanı olan doktorlar tarafından önerilmektedir. Yoga, pilates gibi benzeri yapılan spor aktiviteleri, kasların güçlenmesini ve omurga rahatsızlıklarının azalmasını sağlayıp, lordoz hastalıklarının tedavisinde etkili rol oynamaktadır.


Kaynak: wikipedia / medlineplus

İzmir Lokma Tarifi

i̇zmir lokma

İzmir Lokma Tarifi En sevilen tatlılardan biri olan İzmir lokma tatlısının yapımı da aslında oldukça kolaydır. Evde olan malzemelerle yapılabilen İzmir lokma tatlısı için gerekenler şunlardır;

İzmir Lokma Tarifi – Malzemeleri:

İzmir Lokma Tatlısının Hamuru İçin;

  1. 3 su bardağı un
  2. Yarım tatlı kaşığı toz şeker
  3. Yarım çay kaşığı tuz
  4. Yarım yemek kaşığı kuru maya
  5. 2 su bardağı su

İzmir Lokma Tatlısının Şerbeti İçin;

  1. 3 su bardağı tepeleme toz şeker
  2. 2.5 su bardağı su
  3. Yarım limon suyu
i̇zmir lokma
İzmir lokma

İzmir Lokma Hazırlanışı:

İzmir lokma hazırlanışı – İzmir lokma yapımı için ilk önce şerbeti hazırlamak gerekmektedir. 3 su bardağı şeker, 2,5 su bardağı su ve yarım limon suyu bir tencereye koyarak kaynatılır. Şerbet 10 dakika kaynatıldıktan sonra ocaktan alınarak, kenarda soğumaya bırakılır.

3 su bardağı un, yarım yemek kaşığı kuru maya, 2 su bardağı su, yarım tatlı kaşığı toz şeker ve yarım çay kaşığı tuz bir kabın içerisine konarak iyice karıştırılır. Hamurun üzeri kapatılarak 1 saat mayalanmaya bırakılır.

Sürenin sonunda hamur kabarınca bir daha karıştırdıktan sonra, hamurdan ufak top büyüklüğünde parçalar alınır, üzerilerine hafifçe bastırılıp şekil verilir. Kızdırılmış sıvı yağın içerisine şekil verilen hamurlar atılarak, karıştırılarak kızarmaları sağlanır.

Kızaran lokmalar alınarak, soğutulmuş şerbetinin içerisine atılır. Şerbet içerisinde 2 dakika kadar bekletilen İzmir lokmaları, sürenin sonunda servis tabağına alınır.

i̇zmir lokma
İzmir lokma

İzmir Lokması Yapılırken Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Lokma tatlısı yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, hazırlanan şerbetin çok iyi soğutulması gerekmesidir. Çünkü ılık ya da sıcak olan şerbetlerin içerisine atılan, kızarmış İzmir lokmaları yumuşak olur ve çıtırlığı kalmaz. Bu nedenle şerbet iyice soğuduğundan emin olmadan kullanılmamalıdır.

Lokma tatlısının hamur kıvamının ise mutlaka koyu olması gerekmektedir. Aynı zamanda İzmir lokmasının kızartıldığı sıvı yağ mutlaka kızgın olmalıdır. Lokmaların harlı ateşte kızartılması dışının pişip, içinin çiğ kalmasına neden olduğundan dolayı, ateşin harlı olmamasına dikkat etmekte önem taşımaktadır.

Bu İzmir Lokması tarifinde; 1 adet İzmir lokması yaklaşık olarak 78 kaloriye denk gelmekte olup, yine aynı şekilde bu tarif yaklaşık olarak 6 kişiliktir.

Kaynak: nefisyemektarifleri

Poğaça Kaç Derecede Pişer?

poğaça kaç derecede pişer

Poğaça Kaç Derecede Pişer? Başta çocuklar olmak üzere herkesin en sevdiği hamur işi çeşitlerinden olan poğaça, evde de yapılması en kolay olan yiyeceklerden biridir. Evde olan malzemelerle yapılabilen poğaça için gerekli olan malzemeler, hazırlanışı ve poğaça kaç derecede pişer? sorusunun yanıtı aşağıdaki yazımızda yer almaktadır.

poğaça kaç derecede pişer
Poğaça kaç derecede pişer

Poğaça Tarifi

Malzemeler:

  1. 5 su bardağı un
  2. 1.5 su bardağı süt
  3. 2 adet yumurta akı
  4. 42 gramlık 1 paket yaş maya
  5. 1 tatlı kaşığı tuz
  6. 3 tatlı kaşığı toz şeker
  7. 1 su bardağı sıvı yağ

Üzeri İçin:

  • 2 tane yumurta sarısı
  • Susam
  • Çörek otu
poğaça kaç derecede pişer
poğaça kaç derecede pişer

Poğaça Tarifi – Hazırlanışı:

Poğaça Tarifi – Hazırlanışı: 3 tatlı kaşığı toz şeker, 1,5 su bardağı süt ve 1 paket yaş maya bir kapta iyice karıştırılır. Karıştırma işi sona erince 1 su bardağı sıvı yağ, 2 adet yumurta akı ve 1 tatlı kaşığı tuz ilave edilerek yeniden hepsi karıştırılır.

5 dolu su bardağı unu, 1 tatlı kaşığı tuz ile beraber hazırladığınız karışıma ilave edin. Yumuşak bir forma kavuşana kadar yoğurun.

Yoğurma işi sona erince, hamurun üzeri örtülerek 1 saat kadar mayalandırılır. Hamurun mayalanma işlemi sona erince, hamurdan ufak parçalar alınıp, yuvarlanarak, yağlı kâğıt serilmiş olan tepsinin üzerine dizilir.

Hazırlanan poğaçaların üzerine, 2 adet yumurta sarısı çırpılarak bir fırça yardımı ile sürülür. Poğaçaların üzerine susam ve çörek otu serpilerek, önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında, yaklaşık olarak 25 dakika, poğaça üzerileri kızarana kadar pişirilir. Pişme işi sona erince,  poğaçaların ilk sıcaklığı geçince servis edilir.

poğaça kaç derecede pişer
poğaça kaç derecede pişer

Poğaça Yapılırken Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Poğaça yaparken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bu tarifte kullanılan sütün yapım esnasında ılık olarak kullanılması, poğaçaların daha güzel olmasını sağlayacaktır.Bu poğaça tarifte anlatıldığı şekilde sade olarak olabildiği gibi, aralarına istenen peynirli, kıymalı ya da patatesli harç hazırlanıp, konularak da yapılabilmektedir. Bu tariften yaklaşık olarak 15 adet poğaça çıkmaktadır.

Unun yapım esnasında özellikle yavaş ilave edilmesi, poğaça hamurunun daha güzel ve yumuşak olmasını sağlayacaktır. Hamuru mayalandırma işlemi sırasında üzerinin mutlaka örtülmesi gerekmekte olup, üstü açık olan hamurlar daha geç mayalanacaktır. Üstelik üstü açık bırakılan hamurun üzeri kuruyarak, verimli bir sonuç elde edilmesini imkânsızlaştıracaktır.

Kaynak: foodnetwork

Çaydanlık Kireci Nasıl Temizlenir? En İyi 4 Yöntem

çaydanlık kireci nasıl temizlenir

Günlük yaşamımızın vazgeçilmezi ve millet olarak sudan sonra en çok tükettiğimiz içecek olan çayın ne denli temiz koşullarda yapıldığına dikkat ettiniz mi? Çay içmeyi sevdiğimiz kadar çaydanlık temizliğine de özen gösteriyor muyuz? Maalesef günlük kullanımın fazlalığından dolayı çaydanlıklarımız aşırı derecede kireçlenmekte ve kirlenmektedir. Çaydanlık kireci nasıl temizlenir? Bu konuyu inceleyelim.

Temizliğine dikkat etmezsek çaydanlıklarımız kullanılamaz bir hal alabilir. Günlük temizliği yapılmadığı zaman çaydanlıklarımız hem kireçlenmekte hem de kirlenmektedir. Bu durumu önlemek ve daha sağlıklı bir çay keyfi sürmek için temizliğe dikkat etmeliyiz aksi takdirde çok sevdiğimiz çay bizlere zehir olabilir. Bu durumu önlemek için çaydanlığımızın performansına göre temizliğini mutlak suretle yapmalıyız. Aşırı kireçlenen ve kirlenen çaydanlıklarınızı birkaç pratik ve kimyasal olmayan yollarla temizlenebilir. Bu haber ile birlikte sizde kireçlenen ve kirlenen çaydanlıklarınızı kolay yollarla temizleyebilirsiniz.

çaydanlık kireci nasıl temizlenir
Çaydanlık kireci nasıl temizlenir

Çaydanlık Kireci Temizleme De En Etkili Yöntem: Diş Macunu

Öncelikle diş macununu sürmek için elinize bir eldiven takın daha sonra elinizle bir miktar macunu kuru olan çaydanlığa sürün iyice sürdüğünüz macunu 5 dakika bekletin sonrasında lavaboda bol su ile çaydanlığınızı durulayın. Göreceksiniz ki çaydanlığınız yeni alınmış gibi tertemiz ve parlak bir görünüm sahip olacaktır.  Bu yöntem, çaydanlık kireci nasıl temizlenir? Sorusu için verilecek olan en iyi cevaptır.

Çaydanlık Nasıl Parlatılır?

Uzun süre kullanıldıktan sonra çaydanlıkların içinin kireç tutması gibi dışı da lekelenip kirlenebilir. Çaydanlığınızın dışını, evde kimyasal olmayan maddelerle temizleyebilirsiniz. Bazı pratik yöntemler şunlardır.

Sirke ve tuz ile parlatma

Bir kaba sirkeyi koyun ve bir miktarda tuz ekleyin. Bir müddet tuzun sirke içerisinde erimesini bekleyin. Eriyen karışımı bir bez yardımıyla çaydanlığınızın etrafına sürerek temizleyin. Fark edilir bir şekilde göreceksiniz ki çaydanlığınız yeni alınmış gibi tertemiz ve pırıl pırıl olacaktır.

çaydanlık kireci nasıl temizlenir
Çaydanlık kireci nasıl temizlenir

Sirke ve karbonat ile parlatma

Sirke-tuz karışımı kadar etkili bir yöntem olan sirke-karbonat yönteminde ise bir miktar karbonat ile sirkeyi bir kaba koyun ve çözündükten sonra çaydanlığınıza bez ile temizleyin eğer çaydanlığınız aşırı kirlenmiş ise çaydanlığı karışımın içerisine koyun ve bir süre bekledikten sonra yıkayın.

Limon kabukları ile parlatma

Limonun kabuğunu küçük parçalar halinde kesin ve çaydanlığınızı ovalayın. Daha sonra nemli bir bez ile ovalamaya devam edin bir süre beklettikten sonra bol su ile çaydanlığınızı yıkayın ve sonuç olarak çaydanlığınız tertemiz ve parlak olacaktır.

Çaydanlık Kireci Nasıl Temizlenir?

Limon-Karbonat ile Temizleme

Bilindiği üzere karbonatın kireç sökücü özelliği, limonun ise parlatma özelliği vardır. Temizlemek istediğiniz çaydanlığınızın içine önce bir paket karbonatı atın, daha sonra önceden doğradığınız bir adet limonu üzerine atın ve çaydanlığın yarısını geçmeyecek miktarda su ilave edin, ve ocakta kaynamaya bırakın. Bir müddet sonra kaynayan suyu lavaboya dökün ve su ile çaydanlığınızı temizleyin sizde göreceksiniz ki kireç giderilmiş olacaktır. Çaydanlık kireci nasıl temizlenir? Sorusuna verilebilecek en etkili cevap bu yöntemdir.

Limon Tuzu ile Temizleme

Çaydanlık temizlemenin bir diğer pratik yolu da limon tuzudur. Çaydanlığınızın altına limon tuzunu dökün daha sonra yarısı kadar su ilave edin ve kaynamaya bırakın 15-20 dakika kaynadıktan sonra içindeki suyu dökün kalan tortuyu bir fırça yardımıyla temizleyin son olarak duruladıktan sonra kullanmaya başlayabilirsiniz.

çaydanlık kireci nasıl temizlenir
Çaydanlık kireci nasıl temizlenir

Patates Kabuğu ile Temizleme

En ekonomik çaydanlık temizleme yöntemi olan patates kabuğu yönteminde ise öncelikle kabuklarını soyduğunuz patatesleri çaydanlığınızın içine atın ve daha sonra patates kabuklarının üzerine gelecek kadar su ilave edin bir süre kaynadıktan sonra ocaktan alın ve içindeki suyu dökün ve kullanmaya başlayın. Ekonomik olması için patates yemeği yapıldıktan sonra bu yöntemi kullanırsanız eğer daha çok tasarruf edersiniz.

Sirke-Tuz ile Temizleme

Bir diğer kireç temizleme yöntemi de sirke ve tuz karışımı yöntemidir. Bir çay kaşığı sirkeyi çaydanlığın içine atın üzerine de kirecin miktarına göre bir veya iki yemek kaşığı sofralık tuz ekleyin 10-15 dakika kadar beklettiğiniz karışımı su ve bulaşık süngeri ile temizledikten sonra kullanıma başlayabilirsiniz.

Sirke-Karbonat ile Temizleme

Etkin temizleme maddelerinden olan karbonat ve sirkeyi kullanarak da çaydanlıklarda oluşan kireci giderebilirsiniz. Öncelikle yapmanız gereken bir su bardağı sirke ile bir paket karbonatı çaydanlığınızın içerisine atın ve yarısı kadar su ilave ederek kaynamasını bekleyin.  Su kaynadıktan sonra ocaktan çaydanlığınızı alın ve bulaşık süngeri ile temizleyin. Bir süre beklettikten sonra çaydanlığınız ilk gün ki gibi temiz ve parlak olacaktır. Çaydanlık kireci nasıl temizlenir ve çaydanlık nasıl parlatılır? Sorularına sizler için cevap verdik.

Kaynak: thekitchn

Boğaz Ağrısına Doğal Antibiyotik

boğaz ağrısına doğal antibiyotik

Boğaz ağrısına doğal antibiyotik ile ilaçsız ağrı ve sızıdan kurtulabilirsiniz. İnsan vücudu için en tehlikeli unsurlardan birisi de bakterilerdir. Bakteriler ile savaşmada antibiyotik kullanımı günümüzde oldukça yaygındır. Doktorlar bakteriden kaynaklı hasta olmuş kişileri öncesinde muayene eder ve sonrasında da bakterinin türüne göre bir antibiyotik yazar. Antibiyotiklerin sık ve uzun süreli kullanımları zararlıdır. Bu yüzden de bakterilere bitkisel çözüm sunan doğal antibiyotikler tercih edilmelidir.

Bakterilere Karşı En Etkili Bitkisel Çözüm: Sarımsak

Doğal besinler arasında en etkili olanı olarak bilinen sarımsak, antibakteriyel özelliğine sahiptir. Aynı zamanda antifungal etkisini de göstermektedir. Bunun nedeni ise, içerisinde bulunan alisin özüdür. Sarımsak virüslerin yok edilmesinde de vücut için önemli bir silah haline gelebilmektedir. Bakterilerden kaynaklı hastalıkların üstesinden antioksidan özelliği sayesinde sayesin de gelir. Vücudumuz için fayda sağlayan bakteriler de vardır ve sarımsak bu bakteriler için herhangi bir tehlike oluşturmaz.

boğaz ağrısına doğal antibiyotik
boğaz ağrısına doğal antibiyotik

İçerisinde barındırdığı,

  • Manganez
  • Fosfor
  • Çinko
  • Folat
  • Kalsiyum
  • Selenyum
  • Demir
  • Potasyum

Mineralller birçok hastalık ile savaşmada önemli roller üstlenir. Aynı zamanda içerisinde B1, B2, B3 ve C vitamini barındırması sarımsağı özel bir besin haline getirir. Bu yüzden sarımsak tüketimi insan sağlığı açısından çok önemlidir ve bakterilere bitkisel çözüm arayanlar için en etkili çözümdür.

Bakterilere Karşı Etkili Kür Tavsiyesi

Gerekli malzemeler:

  • Anason ( Bir çay kaşığı)
  • Sinameki (5 yaprak)
  • Çekilmiş ve toz halde keten tohumu (Bir yemek kaşığı ölçütünde)
  • Rezene ( Bir çay kaşığı)

Tarifi:

  • Rezene, anason ve sinameki yaprağı havanda öncelikle ezilmelidir ve bir su bardağı kaynamış suyun içerisine atılmalıdır.
  • Sonrasında 15 dakika demlenmelidir.

Bu kür günde 1 bardak içilmelidir ve aç karnına içilmesi tavsiye edilir. Bir yemek kaşığı keten tohumu tozu su ile birlikte tüketilir ise şayet bağırsakların çok daha etkili çalışmasına olanak tanır. Bu yüzden de bakteriler ile savaşta etki gösteren bir unsurdur. 3 yemek kaşığı kadar gün içinde tüketebilirsiniz ve herhangi bir zararı yoktur. Sinameki belirtilen miktardan fazla tüketilmemelidir. Aksi takdirde bağırsakta tembellik problemine yol açabilir. Boğaz ağrısına ne iyi gelir yutkunamıyorum diyenler için özellikle bu tarif tavsiye edilebilir.

boğaz ağrısına doğal antibiyotik
boğaz ağrısına doğal antibiyotik

Virüslerin Düşmanı Kekik

Boğaz ağrısına doğal antibiyotik için sarımsak ve kekik uzmanların en fazla tavsiye ettiği besinlerdir. Mikropların yok edilmesinde önemli bir etken olan kekik, 5 dakika demlendikten sonra tüketilmelidir. Bakterilerin en önemli düşmanlarından olan karvakrol ve timol kekik içerisinde bulunur. Bu iki önemli madde sayesinde bakteriler ile olan savaşta vücut direnç gösterir.

Kekik ile elde edilen uçucu yağ da virüslere karşı etkili bir çözüm olarak tavsiye edilir. Kaynar suyun içerisine atılan kekik yağı( 4 damla) koklanarak etkisinden faydalanılabilir. Keskin bir koku olduğu için buharı koklamanız gerekmez. Bulunduğu ortama kokusunu yayacaktır ve bu koku akciğerler içinde fayda sağlar.

Elma Sirkesinin Bakterileri Temizlemede ki Marifeti

Elma sirkesinin bakterilere bitkisel çözüm sunmasının dışında;

  • Kanser riskini azaltması
  • Toksinlerin atılması
  • Kilonun dengeli olmasını sağlama
  • Kanı alkalize etmesi

Özelliklerine sahiptir. Elma sirkesini salatalarda ve yemeklerde kullanmak hem sağlığınız için faydalı olacak, hem de yemeklerinize lezzet katacaktır.

Bakteriler İle Bal İle Savaşın

Doğal ve zararsız boğaz ağrısına doğal antibiyotik aranıyorsa bal ilk tercihler arasında yer almalıdır.

  • Antiseptik
  • Antimikrobiyal
  • Antienflamatuar

Etkilerine sahip olan bal, enfeksiyonlar ile savaşan önemli bir besindir. Bakteriler ile savaşmak için etkili yöntem üremelerini engelleyebilmektir. Bu da bal ile mümkündür ve böylece toksinlerin temizlenmesi de mümkün hale gelir. Balın diğer faydaları ise;

  • Sindirim sistemini yatıştırması
  • Vücudun direncini arttırması
  • Zencefil ile birlikte öksürük üzerinde etkili olması
  • Bağışıklık sistemini arttırması
  • Karaciğerin daha sağlıklı çalışmasını sağlaması

Tüm bu faydalardan sağlanmak için bal seçiminin iyi yapılması gerekir. İşlenmemiş ve organik bal tüketimi yukarıda saydığımız faydaları gösterir. Bal kürü Boğaz ağrısına ne iyi gelir diyenler için İbrahim Saraçoğlu tarafından verilen kürlerden birisidir.

boğaz ağrısına doğal antibiyotik
boğaz ağrısına doğal antibiyotik

Bakteriler İle Savaşmada Etkili Bitkiler

Bakterilere bitkisel çözüm olarak sunduğumuz tavsiyelerin dışında aşağıda yer alan bitkileri de uygun bir şekilde kullanabilirsiniz. 

  • Lavanta:  Hem yağı hem de çiçeği bakterilerin en önemli düşmanlarındadır. Antiseptik özelliği bulunur ve bir pamuğun üzerine damlatılması halinde kokusu odaya yayılır. Çayını yapmak için 5 dakikalık demlemeye bırakılması gerekir.
  • Zencefil: Doğal antibiyotik görevi gören zencefil, bakterilere bitkisel çözüm sunan en önemli bitkilerdendir. Limonata içerisine zencefil atılarak ( rendelenmiş şekilde) tüketilebilir.

Propolis: Son yıllarda fazlası ile popüler olan Propolis, bakteriler için tehlikeli; insan sağlığı için ise tamamen faydalıdır.

Kaynak: healthline / observer

Kist Eriten Şifalı Bitkiler

zeytinyagi-kekik

Kistler vücudumuzun herhangi bir yerinde bulunabilir ve bu kistlerin bir çoğunluğu zararsızdır. Zararlı olan kistler de bulunmaktadır ve tedavisi gerçekleşmez ise, sonuçları kötü olabilir. Bir uzman tavsiyesi bu aşamada alınmalıdır ve doğal yollar ile bu konuda size yardımcı olacak kist eriten şifalı bitkiler aşağıdaki gibidir;

Kist Eriten Şifalı Bitkiler Arasında Isırgan Otu Mucizesi

Isırgan otu birçok sağlık probleminin çözümünde etkili bir bitki olarak bilinir. Eğer kistler ile ilgili bir problem yaşıyorsanız da bu besin kullanılabilir.

Hazırlanışı:

  • Bir miktar ısırgan otu ezilmelidir ve bunun için mikser veya havan kullanılabilir.
  • Toz halinde kullanılması tavsiye edilmez. Bunun yerine toz halindeyken 1 çorba kaşığı yoğurt veya çorbanın içine karıştırılarak tüketilebilir.

Bu karışım ile birlikte kist eriten şifalı bitkiler de ısırgan otunun rolünü çok daha iyi anlayacaksınız. Isırgan otunun  bağışıklığı güçlendirme özelliği bulunur ve antihistaminik özelliklerde barındırır. Bu yüzden de kanser ile mücadele kapsamında önemli bir görev üstlenir. Bunun yanı sıra kistleri ve diğer kötü huylu hücreler ile savaşmada yardımcı rol görevi vardır. Mikropların yok edilmesinde de etkili olan bu bitki, ağrı kesici özelliğine de sahiptir.

Vücut için zararlı olan toksinler, birçok sağlık problemini de beraberinde getirir ve bu konuda da ısırgan otu toksinlerden arındırma özelliğine sahiptir. En önemli özelliklerinden birisi de kemik ve kasların güçlendirilmesinde fayda sağlar.

kist eriten şifalı bitkiler
kist eriten şifalı bitkiler

Kekik Karışımı İle Kistlerle Savaşın!

Karışımın yapılışı:

  • 1 bardak kaynamış suyun içerisine 1 çay kaşığı ölçütünde kekik konulur.
  • 3 dakika demlenmesi için beklenir ve sonrasında tüketilir.
  • 24 saatlik dilim içerisinde 2 kez kullanmanız yeterli olacaktır.

Yukarıda ki karışımın daha etkili olabilmesi adına yemeklere karıştırılması da tavsiye edilir. Sonrasında kistin erimesi konusunda sizlere fayda sağlayacağını sizlerde göreceksiniz. Aynı zamanda ağrı kesme ve kasların gevşemesinde faydalı olduğu bilinir. Kötü huylu hücreler ile insan sisteminin girdiği savaşta önemli savaşçılarınızdan da olacaktır. Kist eriten şifalı bitkiler arasında en etkilisi bu karışımdır.

kist eriten şifalı bitkiler
kist eriten şifalı bitkiler

Kırk Kilit Otu Kürü

Yapılışı:

  • 1 bardak suyun içerisine kırk kilit otu(3 dal) konulmalıdır.
  • Ağzı kapalı bir şekilde 5 -7 dakika arasında kaynatıldıktan sonra hazır hale gelecektir.

Bu karışımı günde 3 defa içmeniz tavsiye edilir ve tüketilirken taze olmasına dikkat edilmelidir. İdrar söktürme ve kötü huylu hücrelere karşı etkili bir bitkisel karışımdır.

Sinirli Yaprak Karışımı – Birçok Derde Deva

Kist eriten şifalı bitkiler arasında yer alan sinirli yaprak karışımı birçok konuda fayda sağlar.

Hazırlanışı:

  • 4 yaprak sinirlik yaprak, 2 bardak suyun içerisine konularak 10 dakika boyunca kaynatılır. Kaynatırken kısık ateşte olmasına dikkat edilmelidir.

Bu karışım günde 2 kez içilir ise kistler ile mücadele kapsamında fayda sağlayacaktır. Bu karışımın diğer etkili olduğu konu ise yaralara iyi gelme özelliğidir. Bu karışımı hem yemek, hem salata hem de su şeklinde yapabilirsiniz ve haftada 3-5 kez tüketimini gerçekleştirirseniz etkisi çok daha fazla olacaktır. Bu karışım idrar söktürme ve en bağırsak temizliği konusunda da başarılıdır.

Böbrek Kisti İçin En İyi Bitkisel Çözüm: Soğan Kürü

Hazırlanışı:

  • 1 soğan dört farklı parçaya bölünmeli ve bekletilmelidir.
  • Sonrasında 2 su bardağı ölçütünde su kaynamaya bırakılmalıdır ve kaynadıktan sonra içerisine soğanlar katılmalıdır.
  • Soğanlarla birlikte 4 -6 dakika tekrar kaynatılmalıdır.

Böbrek kisti için en şifalı bitkiler arasında yer alan soğan, bu şekilde bir karışım ile etkisini maksimum seviyede gösterir. Bir bardak olarak her gün içmeli ve aç karnına içildiğinden emin olunmalıdır. Ayrıca diğer kistlerde de etkili olduğu gözlemlenmiştir.

kist eriten şifalı bitkiler
kist eriten şifalı bitkiler

Yumurtalık Kistlerine İyi Gelen Bitkiler

Yumurtalık kistleri birçok kadında görülür; ama bu kistlerin önemli bir bölümü zararsız olarak nitelendirilen kistlerdir. Yumurtalık kistlerine iyi gelen besinler bu aşamada kadınlar tarafından tercih edilmelidir. İşte bu besinler;

  • Maca kökü
  • Civanperçemi
  • Karayılan otu
  • Deve dikeni

Bu bitkiler yumurtalık ağrısı ve adet döngüsü ile ilgili problem yaşayan kadınlar için oldukça etkilidir. Aynı zamanda yumurtalık da yer alan kan akışını da hızlandırdığı için kullanımı tavsiye edilir. Bu bitkileri kist eriten şifalı bitkiler olarak değerlendirmek yanlış olacaktır ve sadece yumurtalık kistleri için iyi geldiği bilinmelidir.

Kaynak: healthline / medicalnewstoday

Bağırsak Temizliği Nasıl Yapılır?

bağırsak temizliği

Toksinler, bağırsaklarımız için zararlıdır ve belli bir süre içerisinde bazı sağlık problemlerine neden olur. Bu sağlık problemlerinin başında da, sindirim sisteminin zayıflaması gelir. Sindirim sisteminin zayıflaması halinde vücudumuz en büyük savaşçısını kaybeder ve birçok hastalığa karşı mağlup olur. Bu yüzden bağırsak temizliği nasıl yapılır? Sorusunun cevabı insanlar için önemli bir konudur.

Kolon (bağırsak),  besin maddeleri, tuz ve su gibi öğelerin diğer sindirilemeyen besinlerden ayrılmasında önemli bir görev üstlenir. İnce bağırsak da katı atıkların vücuttan atılması görevin yapar.

bağırsak temizliği nasıl yapılır
bağırsak temizliği nasıl yapılır

Bağırsak Temizliği İçin En Etkili Kür

Bağırsak temizliği için aşağıdaki kürü deneyebilirsiniz.

Malzemeler

  • Tamamen organik elma suyu (1 fincan yeterli olacaktır)
  • Taze olmak koşulu ile limon suyu ( 2 yemek kaşığı ölçütünde)
  • Zencefil suyu ( 1 tatlı kaşığı)
  • Yarım çay kaşığı deniz tuzu
  • Son olarak yarım fincan sıcak su

Yapılışı

  •  Bu tarifin yapılabilmesi için yarım fincan su koyulmalı ve ısıtılmalıdır. Suyun arıtılmış su olması daha da etki gösterecektir.
  • Suyun ısınması ile birlikte deniz suyunu içerisine ekleyin
  • Son olarak zencefil suyu, organik elma suyu ve taze limon suyu da eklendikten sonra, karıştırma işlemi yapın.

Bu karışım gece yatmadan önce içildiği takdirde kolonların hızlı bir şekilde temizlenme sürecine gireceğini sizlerde göreceksiniz. Bu kür her öğünden 1 saat önce içildiği takdirde de etkisini fazlası ile gösterecektir.

bağırsak temizliği nasıl yapılır
bağırsak temizliği nasıl yapılır

Kolon Temizliği İçin Zencefil Mucizesini Denediniz mi?

Yukarıda yer verdiğimiz kür, bağırsak temizleme için en etkili kürlerden birisidir ve bunun yanı sıra zencefil ile de bu işlem gerçekleştirilebilmektedir. Bunun için;

Gerekli Malzemeler

  • Taze ve küçük boyutlarda bir tane zencefil
  • 1 bardak su
  • Bal ( zevkinize kalmış)

Nasıl Yapılır?

  • Zencefil parçalara bölünmeli ve sonrasında blendera konulmalıdır. 1 Bardak su da içerisine konulmalı ve çalıştırılmalıdır.
  • Sonra süzgeç aracılığı ile süzme işlemi yapılmalı ve bir bardak içerisine konulmalıdır.
  • Bu aşamada dilerseniz bal da kullanılabilir. Hem tatlandıracaktır hem de vücudun daha fazla dirençli olmasını sağlayacaktır.

Bu kür haftalık tekrarlanır ise, bağırsak temizleme konusunda oldukça faydalı olacaktır.

bağırsak temizliği nasıl yapılır
bağırsak temizliği nasıl yapılır

Bağırsak Temizliğinde Çilek, Ananas ve Maydanoz Karışımı

Gerekli Malzemeler:

  • Ananas ( bir dilim)
  • 6 adet çilek
  • 4 adet maydanoz

Hazırlanışı:

  • Püre haline gelmesi gerektiği için yukarıda yer alan besinleri blendera atılmalı.
  • Püre haline gelmesi ile birlikte bir bardak suyu ekleyiniz ve bu kürü her sabah aç karnına tüketmelisiniz.

Bu kür 1 hafta süresinde tekrar edilmelidir. Böylece bağırsaklarda hareketlenme meydana gelir. Kolon temizlemenin yanı sıra bağırsakta biriken toksinlerin yok olmasında da etkilidir. Faydaları bununla da bitmiyor. Aynı zamanda idrar söktürme konusunda da bu kür oldukça başarılıdır.

Bu kürde kullanılan besinlerin her biri metabolizmanın çalışmasını sağladığı için kabızlık sorununa da çözüm olarak tüketilebilir. Ayrıca bu karışımı ara ara kullanmanız halinde kolon kanseri için bir tedbirdir.

8 Besinden Oluşan Muhteşem Karışım

Malzemeler:

  • 1 adet armut
  • Zencefil ( taze ve ince dilim halinde olmalıdır)
  • Ispanak (1 avuç )
  • Keten tohumu (1 tatlı kaşığı )
  • 1 adet yeşil elma
  • Yulaf ezmesi ( 1 yemek kaşığı ölçütünde)
  • 1 avuç maydanoz
  • Kefir ( 1 su bardağı)

Hazırlanışı:

  • Yukarıda ki malzemelerin her birini blendara atın.
  • Sonrasında çıkan bu karışımı bekletmeden tüketin.

Bu karışımı 7 günde bir kez tekrarlamanız yeterli olacaktır. Kolonların temizlenmesi için oldukça etkili olan bu karışım, toksinler ile savaşta sistemin çok daha güçlü olmasını sağlayacaktır.

Bağırsak Temizlemede Etkili Besinler

Bağırsak temizleme için yukarıda yer verdiğimiz kürler haricinde aşağıda yer verdiğimiz besinleri de tüketebilirsiniz.

  • Su, bağırsak temizliğinde önemlidir ve günde 2 litre su tüketimi bu konuda oldukça fayda sağlayacaktır.
  • Kuru incir, hurma ve kuru kayısı da temizleme konusunda etkili besinlerdir. Her birinin içinde bulunan lifler bağırsağın yüzeyinde kayganlık yaratma özelliğine sahiptir.
  • Lif değeri yüksek olan çorbalarda bu konuda yararlıdır. Kurubaklagil içeren çorbaların bu aşamada tercih edilmesi gerekir. Özellikle buğday ve mercimek bu konuda yüksek lif değerine sahip besinlerdir.
  • Bağırsakların verimli bir şekilde çalışması önemlidir ve kimyon, kırmızı pul biber ve karabiber bu konuda önerebileceğimiz besinlerdir.
  • Son olarak keçiboynuzu tüketimi de kolon temizlemede kullanılan bir besindir.

Kaynak: mayoclinic / livescience

Laktoz Nedir? 8 Laktoz İntoleransı Belirtileri

laktoz nedir

Laktoz nedir diye sorduğumuzda, hepimizin de artık bildiği gibi, sütte bulunan bir madde kastedilmektedir. Diğer adıyla da süt şekeri şeklinde bilinmektedir. Genellikle, mide problemi çekenler laktozu iyi bilmektedirler. Çünkü, sindirim sorunu yaratabilmektedir.

Laktoz Nedir?

Laktoz, memeli canlıların sütlerinde yer alan karbonhidrat biçiminde de bilinmektedir. Anne sütünde ve ineklerin sütünde yer alan ve kristalize olma özelliğiyle de bilinen bir tür şekerdir. İçinde glukoz ve galaktoz denilen ana maddeler yer almaktadır.

Enerji ve vücut gelişimi için önemli bir madde diye de görülmektedir. Laktoz, disakkarit grubundan bir şeker şeklinde de geçiyor. ‘’Disakkarit’’ (çift şeker) denilen madde, iki basit şekerin (monosakkarit) bir araya gelerek tek bir şeker oluşturması olayına deniliyor. Laktozdan başka, maltoz ve sükroz da disakkarit grubunda yer alıyor. Böylelikle, sütteki karbonhidrat salınımı daha da arttığı için, yüksek dozda şeker de meydana geliyor. Disakkaritler, hayvansal olabildiği üzere, bitkisel de olabiliyor. Bunlardan en fazla bilinenini laktoz oluşturuyor.

laktoz nedir
Laktoz nedir

Laktozun Etkileri Nelerdir?

Laktozun Etkileri Nelerdir? Laktoz içerikli sütlerin kimi etkiler yaptıkları bilinmektedir. Bu yönde, bazı ağrılara, gaz sancılarına sebebiyet vermemek adına kimi üretici firmalar laktozsuz süt üretimi de yapmaktadırlar. Çünkü, laktoz kabızlık, ishal, mide sancısı ve yanması yan etkilerini de taşıyabiliyor.

Laktoz İntoleransı Nedir?

Laktoz intoleransı, insanlarda sıklıkla görülen problemlerden biridir. Bu rahatsızlık, günümüzde sindirim sistemi düzgün çalışmayan birçok insan için de acı vericidir.  Laktoz intoleransı adlı sindirim sistemi hastalığı, midenin laktoza karşı bir tolerans göstermemesinden ve ondaki şekeri sindirememesinden kaynaklanmaktadır.

Disakkaritlerden biri olan laktozu sağlıklı şekilde sindirebilmek için, vücuttaki laktaz enziminin yeteri kadar üretilmesi gerekmektedir. Oysa, bu sorunda mevcut enzimin yoğunluğu azdır, laktozu sindirmeye yetmemektedir. Laktoz enzimi bağırsaklardan geçtiğinde, rahatça emilebilmelidir; ardından, içindeki iki temel şeker olan glukoza ve galaktoza ayrışabilmelidir.

Laktoz intoleransında bu ayrışma gerçekleşmez. Aslında, herkes bebekken laktozu sindirme gelişimiyle doğar. Çünkü, bu madde aslen anne sütünde de yer almaktadır. Fakat, zamanla büyüyen insan, stres, sağlıksız yaşam, hızlı bir süreç içinde ne kadar istese de, kendisine ihtimam gösteremez. O yüzden, 21. yüzyılda sindirim sistemi hastalıkları, bağırsak problemleri de oldukça fazla şikayetle birlikte çoğalmaktadır.

laktoz nedir
Laktoz nedir

Laktoz İntoleransının Belirtileri Nelerdir?

Laktoz intoleransı genellikle iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bunlar birinci (primer) laktoz intoleransı ve ikinci (sekonder) laktoz intoleransı adıyla ayrılmaktadır. Birnci laktoz intoleransı daha fazla rastlanılan bir rahatsızlıktır. İkinci laktoz intoleransı ise, daha çok kalıtımsal şekilde görülebilmektedir. İkinci laktoz intoleransı, çölyak diye bilinen hastalıkla da birlikte gelişir.

Laktoz intoleransının birtakım belirtileri nüksetmektedir. Bunları aşağıdaki şekilde sayabilmemiz mümkündür:

  • Karın  ağrısı
  • Midede yanma
  • Midede şişkinlik hissi
  • Kramplar
  • Kabızlık
  • İshal
  • Gaz yapmak
  • Bel ağrısı

Bunlardan en sık görüleni midedeki şişkinlik hissidir. Kişi ağrıyla birlikte, o şişkinliğe istinaden, bir şey yiyip içmek istemez. Sindirilemeyen laktozun yerine bağırsağa su dolmaya başlar. Sanki, bir musluk açık kalmışçasına bağırsak dolar. Kalın bağırsağa ulaşan laktoz, bakterilerce fermente edilemediği için şişkinliğe sebebiyet verir. Burada yağ asitleri yayılmaya, gaz oluşumu gelişmeye başlar. Kişide kramplar meydana gelir. Bazen bu kramplar insanı iki büklüm hale getirir.

Laktoz İntoleransını Bilmek Neden Önemlidir?

Laktoz intoleransını bilmek önemlidir. Çünkü, bunun kronik hale gelmesi ve yaşam standartlarının düşürülmemesi arzu edilmektedir. Laktoz intoleransı genellikle beslenmeden de kaynaklanmaktadır. Süt, süt tozu, peynir, yoğurt, bisküvi, tatlı, şekerli gıdalar, süt katkılı her türlü ürün tüketildikçe mide aşınmaya başlar. Bu sebeple, dikkat edilmesi gerekmektedir. Bilhassa, laktozsuz süt kullanımı arttırılmalıdır.

Eğer, bunun önlemi alınmazsa, vücut çok hassas hale gelebilir. Bir damla sütün ağzına değmesiyle, kişi mide ağrılarından, kramplardan duramayabilir. Beslenmeden kesilip, uykusunu alamayabilir. Bu anlamda, süt ve süt ürünleri doğru tüketilmezse, bunlarda bulunan kalsiyum, A, B12, D gibi vitaminlerden de mahrum kalınması, başka rahatsızlıkları da tetikleyebilir. Nitekim, mide de oldukça hassas bir organdır, bağırsağı etkilemektedir. Vücudun tabiri caizse ikinci beyni diye geçen bağırsaklara özen gösterilmemesi, kansere değin giden zorlu bir süreci de ortaya çıkarabilir.

laktoz nedir
Laktoz nedir

Laktoz İntoleransının Tedavisi Nasıldır?

Eğer ki, süt ve süt ürünlerine karşı büyük bir hassasiyetiniz baş gösterdiyse, vakit kaybetmeden bir doktora gitmenizde yarar vardır. Bu anlamda, doktora gittiğinizde, size birtakım testler uygulanacaktır. Bunlar, laktoz toleransı testi, dışkı asidi testi, hidrojen solunum testi biçiminde bilinmektedir. Bunlarla beraber, endoskopi yöntemiyle, bağırsaklarınızdaki laktoz sindirim seviyesi de ölçülmektedir.

Laktoz toleransı testinde, laktoz intoleransı olan hastaların kanında glukoz artışının olmadığı gözlemlenmektedir. Dışkı asidi testindeyse, bağırsakta fermente edilememe durumuna göre, dışkıdaki laktik asidin oranı ölçülür. Son olarak, hidrojen solunum testindeyse, sizden laktozlu ürünler tüketmeniz istenir. Ardından, yaklaşık 15 dakika sonra, bir balona üflemeniz rica edilir. Buna göre, hasta olan bireylerde hidrojende bir artış görülmektedir. Tüm bu testlerin neticeleri bağlamında, size uyarlanan bir tedavi süreci başlayacaktır.

Laktoz İntoleransını Önlemek İçin Neler Yapmalıdır?

Laktoz intoleransının önlenmesi bağlamında, en güvenli yöntemlerin başında, laktoz içeren ürünlerin tüketilmemesi gelmektedir. Bu anlamda, en sık önerilen takviyelerden biri probiyotiklerdir. Probiyotikleri içeren ürünler, düzenli sindirim yapılmasına destek vermektedir. Bunun için, eczanelerde özel ilaçlar ve takviyeler bulunmaktadır. Doğal probiyotikler denilince de akla, kombu çayı, tarhana çorbası, kefir, salatalık ve lahana turşusu, mikro yosunlar, doğal yoğurt gelmektedir. Laktoz intoleransının düşürülmesi adına, ayrıca laktozu sindirmenize yardımcı olabilecek laktaz enzimi prepatları satılmaktadır. Doktor tavsiyesiyle alınabilecek bu prepatların gramajları kişiden kişiye, semptomdan semptoma farklılık gösterebilmektedir.

Kaynak: webmd / mayoclinic

Hydrafacial Nedir? Nasıl Uygulanır?

hydrafacial

Hydrafacial, adına da istinaden (hydra + facial) yüzde kullanılan bir çeşit arındırma yöntemidir. Bunun için cildi yenileme özelliğine sahip aletler kullanılmaktadır. Yüzdeki ölü derileri, kırıkşıklıkları, sertlikleri, gözeneklerdeki tıkanmayı önlemeye dayalı bir tedavi yöntemi şeklinde de bilinmektedir.

 Yüzünüze su serinliğinde bir yenilik gelmesi adına, uygulanabilecek en fresh yöntemlerden biridir. Hydrafacial, ışıl ışıl görünüm kazanmasını istediğiniz cildiniz için önerilen bir numaralı cerrahi yöntemlerden de biridir. Estetik alanında çığır açan güzellik yöntemlerinin en önemlilerinden biri şeklinde bilinen bu sistem sayesinde, yüzünüz eskisinden de dikkat çekici ve parlak olacaktır.

Hydrafacial uygulama, uzun süre makyaja maruz kalmak zorunda kalan insanların ciltlerindeki tortuyu da temizlemek için biçilmiş bir kaftan olarak düşünülen bir yenilenme yöntemidir. Gün boyu sürekli koşturmaya, sağlıksız ortamlara maruz kalan, stres yaşayan ve ne kadar dikkat ederlerse etsinler beslenmelerinde hep bir açık olan kişilerin ciltlerindeki fer sönerken, aynı zamanda yüzleri de gerilmekte, çatlamakta ve giderek kırışmaktadır. Bu anlamda, hydrafacial sistemi yeni dünya düzeninde sizi esir alan yaşlanmanın etkilerini de önleyerek, cildinize bebeksi bir dokunuş getirmektedir.

hydrafacial
hydrafacial nedir? nasıl uygulanır? 44

Hydrafacial Nedir?

Hydrafacial nedir? bilhassa yüzdeki siyah noktalarla, sivilcelerle, izlerle, deliklerle ilgilenmektedir. Bir çeşit cilt yenileme yöntemi şeklinde de bilinen bu uygulama, oldukça pratiktir, acı yaratmaz, ağrıtmaz, iz bırakmaz ve kanatmaz. Buna göre, cildin hava alması, nemini koruması, esneyebilmesi anlamında başvurulan yöntemlerden biridir.

Hydrafacial cilt bakımı, teknolojinin son olanaklarını her şekilde kullanmaktadır. Bu sistemde çeşitli peelingler de değerlendirilir; meyvelerin özlerinden de yararlanılmaktadır. Cilde uygulanan vitamin takviyesi, onu beslemektedir. Bu anlamda, yaklaşık bir ay süreyle mis gibi kokan, parıl parıl parlayan, ilgi çekici bir cilde sahip olmanın ayrıcalığını yaşarsınız. Ardından, yeni seanslara başvurmanızın da olanağı vardır. Hydrafacial sistem, yüzünüze büyük bir elastiklik sağlar. Cildinizin gerçekten nefes aldığını bire bir hissedersiniz. Bu teknolojik yöntem, dünya üzerinde oldukça ilgi gördüğü için, giderek de önem kazanmaktadır. Bununla birlikte, ayrıcva göğüs bölgesine de uygulama yaptıranlar da sayı olarak artmaktadır. Göğüslerinizin güzel görünmesi adına da bir çeşit tedavi yöntemidir.

Hydrafacial Nasıl Bir Yöntemdir?

Hydrafacial nasıl bir yöntemdir? Vakumlu bir başlık kullanılarak uygulanan bir yöntemdir. Her türlü cilt tipi için güvenle değerlendirilebilen bu sistem içinde, incelmiş derilere hacim kazandırma, göz, ağız, alın çevresindeki kırışıklıklara müdahale etme, renk farklarını giderme, sivilceleri yok etme gibi başlıklar yer almaktadır. Oldukça yararlı, pratik, tercih edilebilen bir yöntemdir. Cildin yumuşacık olmasının sağlanması için, her türlü uygulamayı barındırmaktadır. Ölü hücrelerin baş düşmanlarından birisidir.

Hydrafacial denilen kavram, cildi temizleyen makineye verilen isimdir. Bu yönde, aşağıda belirtilen beş aşamalı bir temizleme içeriğini kapsamaktadır:

  • Vortex Exfoliation- Bu aşamada, bir çeşit serum olarak bilinen ‘active-4’ ile yüzünüzdeki ölü derileri müdahale edilir.
  • Vortex Peel- Burada ‘glysal’ kullanımına geçilmektedir. Glysal, salisik ve glikolik asidin birleşimiden oluşmaktadır.
  • Vortex Extraction- Bu üçüncü kısımda da, ‘beta-hd’ denilen vakumla yöntemiyle, ciltteki siyah noktalar, akneler temizlenmeye çalışılır.
  • Vortex Fusion- Bu dördüncü aşamaya gelindiğinde, ‘antioks+’ile içeriği boşltılan cilde, başka bir serum verilir.
  • Extendt And Protect- Beşinci ve en son aşamada ise, yapılan bakımlarla beraber çeşitli bakım ürünleri önerilir. Bunların evde de devamlı surette kullanılması sağlanır.

Bu beş koruma yöntemiyle beraber, ciltte gözle görülür büyük bir fark hissedilmeye başlanılır. Bu temizleme yöntemi, kendi kendinize evde uyguladıklarınızdan da oldukça farklıdır; hatta, onların da çok ilerisindedir. Nitekim, bu tedaviyle beraber, burun gözeneklerinizin nefes aldığına şahit olursunuz. Vücudunuzda selülit namına hiçbir kırıntı kalmaz. Diri bir bedeni taşımanın gururunu yaşarsınız. Cildinizdeki sıklaşmayı kendiniz de gözlemleme şansı elde edersiniz. Öyle ki, bu işlemi yaptırdıktan sonra cildinizin doğal ışıltısı başınızı döndüreceği için, bazen makyaj yapmaktan bile vazgeçebilirsiniz.

Hydrafacial Ne İçin Önerilmektedir?

Hydrafacial Ne İçin Önerilmektedir? Hydrafacial Yüzde nükseden veya ileriki süreçlerde nüksedeceği düşünülen her türlü problemi gidermek anlamında, önerilmektedir. ‘Anti-aging’ etkisi yüklendiği gibi, antioksidan özellikler de gösterir. Hydrafacial adlı yöntem, enjeksiyon gibi acılı yöntemleri tercih etmez. Tamamen doğal yönlerden, vakum sistemiyle çalışmaktadır.

hydrafacial 3 1
hydrafacial nedir? nasıl uygulanır? 45

Hydrafacial Kimler İçin Kullanılmaktadır?

Hydrafacial adlı uygulama, her cilt tipine, her yaş kadına ve erkeğe gönül rahatlığıyla uygulanmaktadır. Bilhassa, yaşlanma etkilerinin görüldüğü, cildin genişlemeye, sarkmaya başladığı noktalarda, bir müdahale şeklinde de görülebilmektedir. Tedavi maksadıyla kullanıldığı için, ciddi bir işlemdir. Bu yönde, aylık seanslarla alındığında, etkisini daha hızlı bir şekilde gösterir. Haftada ortalama 2 seans arasında değişen yöntemleriyle, bu sistem işinize fazlasıyla yarayacaktır. Yahut, istenilen işleme göre birer hafta arayla da seans yapılabilmektedir. Bir aylık ortalama seanslar 10’u bulabilmektedir. Bu anlamda, öncelikle uzmanın da cildinizi görmesi gereklidir.

Hydrafacial Nasıl Uygulanır?

Hydrafacial Nasıl Uygulanır? Hydrafacial uygulaması ağrısız sızısız, dertsiz bir yöntemdir. Bu anlamda, yöntem içinde hücrenin metabolizmasını harekete geçirici bir temizleme solüsyonu kullanılarak işe başlanılmaktadır. Cildin yumuşatılması ve kıvama getirilmesi sağlanır. Ardından, bir vakum vasıtasıyla, cildin çekimiyle gözeneklerin açılmasına yardımcı olacak ilk işlem gerçekleştirilir.

Bundan sonraki ikinci adımda ise, radyofrekans etkileri de verilerek, vakumun yarattığı yumuşamanın tüm yüze iyice yedirilmesi hedeflenir. Burada bilhassa ‘anit-aging’ için şiddetle önerilen kolajen maddesi devreye girer. Bu yapıyı hareketlendirmek adına, hyaluronik asitle birlikte, peptit ve antioksidan da uygulamaya koyulur. Kolajen, yüzün bağ dokusunun sıkılaşması için en temel bağ dokusuna katkı sağlar. Soğutucu başlığın yarattığı ferahlıkla beraber gelen şok etkisi, yüzde bir canlanmanın olmasına olanak sağlar. En son aşamada LED ışıklarının yaydıkları etki sayesinde, bütün işlemler bitmiş olur.

Kaynak: everydayhealth / allure

Dermapen Nedir? Dermapen Öncesi Sonrası

dermapen

Dermapen Nedir? Dermapen Öncesi Sonrası Günümüzün en önemli korkularından biri yaşlanmak veya erken yaşlanmaktır. Hızlı yaşam koşulları ne kadar dikkat edersek edelim, bizleri etkilemektedir. Bu yüzden, çeşitli çarelere başvurmak istesek de, birçoğundan kısa sürede ve uzun soluklu dönüşler alınamayabilmektedir. Fakat, Dermapen yöntemi gitgide gelişen teknolojiyle birlikte, daha etkili bir alan yaratmaya başlamıştır. Yaşlanmayı geciktirici bu yöntem, yüzdeki kırışıklıkları gidermek üstüne kurgulanmıştır. 2010’u takiben, yıllardır da, başta ABD olmak üzere, birçok yerde kullanılagelmektedir. Kırışıklıkların dışında, sivilce izlerine, suçiçeği kızarıklıklarına karşı da kullanılmaktadır.

Dermapen sistemi genellikle, yüz için tercih edilebilmekte olup, ayda bir kere düzenli şekilde yapıldığında da nitelikli sonuçları beraberinde getirebilmektedir.

dermapen
dermapen nedir? dermapen öncesi sonrası 50

Dermapen Nedir?

Dermapen Nedir? Dermapen, cildi sıkışlaştırmak adına kullanılmaktadır. Antik çin döneminde bilhassa ölümsüzlük kazanmak ve beğenilmemekten vazgeçmemek için özellikle prenseslerin kullandığı bu uygulama, yüzyılımıza kadar sürmüştür. Bugün de güzellik için yapılan birçok yatırımın içinde dermapen sistemi en çok tercih edilenlerden biri şeklinde görülmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde en sık başvurulan yöntemlerin başında gelmektedir. Deriyi oluşturan üç tabakanın en üstündekine epidermis denilmektedir. Epidermis, yaşlanma etkilerinin görüldüğü en temel tabaka şeklinde de bilinmektedir. Dermapen ise, bu tabakanın üstünde hiçbir tahribat gerçekleştirmeksizin, işlem yapmaya olanak vermektedir. Güneş lekelerinde ve vücut çatlaklarında da kullanılmaktadır.

Selülit giderici özelliğiyle de bilindiği için, bu yönde de kadınların tercih ettikleri bir uygulamadır. Gözeneklerin tıkandığı noktalarda, hemen imdada yetişir. Derinin en ince yüzeylerine değin nüfuz edeceği bir iğne sistemine sahiptir.

Dermapen, kişilerin yaşlanma sürelerini geciktiren, onları psikolojik olarak da iyi hissettiren bir çeşit motivasyon yöntemidir de. Nitekim, vücuttaki uzuvlarda uygulanan her türlü teknik sadece kişiyi dışsal olarak beslemez, içsel olarak da onun kendisini daha güçlü hissetmesini sağlar. Her aynaya baktığında, kendisini daha güzel ve yakışıklı bulan birey, yaşam kalitesini de arttırmış olacaktır.

Dermapen Neden Tercih Edilir?

Dermapen Neden Tercih Edilir?  Dermapen çok güvenli bir yöntemdir. Cildi tahriş etmediği gibi, acıtmaz, kalıcı bir iz de bırakmaz. Kolaylıkla uygulanabilir. Hiçbir pürüz, soyulma, yara, kızarma gibi faktör görülmez. Pratik bir uygulama olduğu için çok sık tercih edilmektedir. Bu sebeple, dermapen öncesi sonrası şeklinde bir ayrımın da görüldüğü bilinmektedir. Etkisini çok çabuk gösterir. Herhangi ağrı, sızı derdi de oluşturmaz.

Dermapen, oldukça hafif bir yöntem olduğu, günümüzde zamanın kıymetli olduğu bir çağda daha az zamanla daha çok sonuca ulaştırdığı için tercih edilmektedir. Dermapen, hijyenik anlamda da, kişinin sağlığını korumak adına düşünülmüş en güvenli yöntemlerden biri şeklinde bilinmektedir. Dermapen yaptıran kişi, gündelik hayatına sıkıntı yaşamaksızın, hızla geri dönebilmektedir. Ayrıca, bu tedavi yönteminin etkileri herkes tarafından kolayca fark edilebilmektedir.

dermapen
dermapen nedir? dermapen öncesi sonrası 51

Dermapen’i Tercih Ettiğinizde Neler Kazanırsınız?

Dermapen’i tercih ettiğinizde, bebek misali pürüzsüz, taze, hava alan bir ciltle karşılaşırsınız. Gözeneklerinizin her birinde yeniden bir canlanma olur. Kırışıklıklardan, kaz ayaklarından, buruşukluklardan kurtulursunuz.

Bu yönde, dermapen özellikle uygulandığı bölgeler bulunmaktadır. Bunları aşağıda saymak mümkündür:

  • Alın- Buradaki kırışma ve buruşma giderilebilmektedir.
  • Göz çevresi- Kaz ayakları, gözün ve kaşın çevresindeki kırışıklıklar, gözaltı torbaları, buradaki kahverengi lekeler
  • Yanaklardaki sivilceler, izler
  • Üst dudak kırışıklıkları
  • Çene, boyun çevresindek izler ve sarkmalar

Her türlü cilt tipine uyarlanmak üzere ayarlanmaktadır. Lazerdeki gibi bir uyuşturma, ısı etkisi yayma sistemi yoktur. Direk, en kolay şekilde deriye zarar vermeden ve onu soymadan yapılabilmektedir. Her türlü bölgeye kolayca uyumlanabilmektedir. Fakat, bunun için kişilerin hiçbir alerjik reaksiyona tepki göstermeyecek bir ve iltihapsız bir ciltleri bulunması gerekmektedir. Şeker hastaları için de bu yöntem pek tavsiye edilmemektedir.

Dermapen, ağırlıkla yüze ve ellere uygulanmaktadır. Ellerin derisinin giderek incelmesi, yüzdeki derinin de hasar görmesi, kırışması, sertleşmesi gibi etkenler özellikle bu bölgelerdeki tedavi sürecini yoğunlaştırmaktadır. Ayrıca, kişilerin dış dünyayla bağ kurdukları yegane alan yüzleri ve elleridir. Kadınlarda el bakımının hassasiyeti de ayrıca bilinmektedir.

Dermapen Yöntemi İçin Neler Gereklidir?

Dermapen yöntemi, bilhassa yüz için sıkça kullanılmaktadır. Doku kaybının hissedildiği her bölgede uygulamaya hazır şekilde kullanılabilmektedir. O yönde, saç dipleri, ense, boyun, omuz, yüz, eller gibi bölgelerde uygulanabilmektedir.

Dermapen yöntemi, herkes için uygulanabilmektedir. Kişi, sadece ben yaşlanıyorum ve yüzüme bir yenilik, bir ferahlık gelsin istiyorum düşüncesiyle bile, bu yöntemi uygulatmayı isteyebilir. Dermapen yöntemi yanmış, hasar görmüş, aşırı güneşe, makyaja, darbeye maruz kalmış ciltler için de sıklıkla uygulanabilmektedir. Dermapen cildinizdeki ölü derilerin tazelenmesi ve yüzünüzün filizalenmesi işlemidir.

dermapen
dermapen nedir? dermapen öncesi sonrası 52

Dermapen Uygulaması Nasıl Yapılmaktadır?

Dermapen’in genellikle bir ay içinde etkisini gösterdiği ifade edilmektedir. Bu da, yaklaşık 4 seansa tekabül etmektedir. Dermapenin uygulaması hayli basittir. Öncelikle, cildin temiz olması, bakımının yapılması şarttır. O sebeple, dermapen yöntemine girişilmeden, yüzde makyaj kalıntıları varsa temizlenmelidir. Ayrıca, cildin yıkanması, sabunlanması, bir cilt temizleyiciyle kirlerden arındırılması da tercih edilmektedir.

Ardından, ilgili bölgeye birtakım cerrahi işlemler gerçekleştirilmektedir. Buraya, saf hyalüronik asit verildiği gibi, PRP uygulamasıyla beraber, mezoterapi solüsyonları da yapılmaktadır. Titreştirilen iğnelerin olduğu bir makine ciltte gezdirilmektedir.  İğnelerin sıklığına, aralıklarına ve giriş çıkış hızlarına göre, gözeneklerde de hareketlenme, yeniden canlanma görülmektedir. Her seans 15-45 dakika arasında bir süreye denk düşmektedir. Uygulamanın yapıldığı noktada, doku kaybına uğrayan yer üstünde yapılan iğneli basınçla birlikte bir onarılma gerçekleştirilir. İşlem esnasında kesinlikle bir kesik, bir açık, bir yara, bir kanama meydana gelmez. Erkeklere de kadınlara da uygulanabildiği üzere, ayrıca, cilt tipine, yapısına, tercih edilen bölgeye göre seansları değişlik gösterebilmektedir.

Kaynak: hf.org / healthline

Alexandrite Lazer Epilasyon En İyisi mi?

alexandrite lazer

Alexandrite Lazer Epilasyon En İyisi mi? Vücuttaki istenmeyen tüylerin yok olmasını sağlayan lazer epilasyon uygulamaları, aktif olarak 1994 yıllarında kullanılmaya başlamıştır. Lazer, ilk olarak Albert Einstein tarafından kuantum teorisinin bir işlevi olarak ortaya çıkmıştır. Fonksiyonel lazer cihazlarının ilk üretilmesi ise 1960 yılında, ruby lazer ile gerçekleşmiştir.

Lazer sistemleri, ilk başlarda askeriyede ve endüstriyel amaçlarla kullanılmış olup, tıbbi açıdan ilk kullanımları 1983 yıllarında başlamıştır. Tıbbi alanda kılcal damar tedavilerinde, leke ve dövme çıkarma işlemlerinde kullanılan lazer sistemleri, sonraki yıllarda gelişen teknolojiye paralel olarak ilerleme kaydederek, epilasyon lazerlerin kullanılmasına olanak sağlamıştır.

Lazer uygulamaları arasında Alexandrite Lazer, en iyi sonuçları veren epilasyon yöntemlerinden biridir. Dalga boyları, atım hızı ve sahip olduğu hava soğutma sistemi ile epilasyon yaptıran kişilere en güvenli ve sağlıklı yollardan çözüm sağlamaktadır.

Aynı zamanda 755 nm dalga boyuna sahip olan Alexandrite sistemleri, dalga boylarının ayarlanabilir olması nedeniyle, epilasyonlardan en verimli sonuçların elde edilmesine imkân tanımaktadır. U.S. Food and Drug Administration yani FDA onayına sahip olan Alexandrite Lazer, epilasyon çeşitleri arasında en hızlı uygulamayı yapabilen özelliklere sahip bulunmaktadır.

alexandrite lazer 2 1
Alexandrite Lazer

Alexandrite Lazer Epilasyonun Özellikleri Nelerdir?

Alexandrite epilasyon, açık tenli ve koyu kıl rengine sahip olan kişilerde daha verimli sonuç elde edilmesini sağlamaktadır. Seans aralıkları fazla olan ve oldukça hızlı uygulama imkânı veren Alexandrite Lazer, zamandan büyük oranda tasarruf edilmesini sağlayıp, kısa yoldan çözüme ulaşılmasında etkili olmaktadır. Epilasyon uygulaması sırasında tüylerin anında çabuk yoldan yakılmasını ve yok edilmesini sağlamaktadır.

Kıl foliküllerini hedef alan lazer sistemi sayesinde, epilasyon sırasında uygulama yapılan alandaki dokulara hiç bir zarar vermektedir. Bu nedenle epilasyon yaptıran kişilerin sıkıntı çekmeden işlemin tamamlanmasına imkân verir. İnce yapılı kıllarda daha verimli sonuç elde edilmesini sağlayan Alexandrite Lazer, aynı zamanda geniş alanlar üzerinde de rahatlıkla ve hızlı bir şekilde tatbik edilebilmektedir.

Alexandrite Lazer Epilasyon Nasıl Gerçekleştirilir?

Alexandrite epilasyon uygulamasında güçlü bir soğutma sistemi bulunmakta olup, epilasyon sırasında cilt bölgesinin en iyi şekilde basınçlı bir gazla soğutulması sağlayabilmektedir. Bu soğutma işlemi, lazerle kıl kökleri yakılırken acı duyulmasını önlemeye yaramaktadır.

Alexandrite epilasyonun gerçekleştirmeden önce dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri, kılların lazer ışınları için en uygun zamanının yakalanabilmesidir. Bu evre kılların büyümesi zamanı olup, bu evrede Alexandrite Lazer tatbik edilmesi, en iyi ve kalıcı epilasyon sonucunun elde edilmesi sağlamaktadır.

Epilasyon uygulanacak olan alanlarda kılların büyüme evreleri farklılık gösterebildiği için, epilasyonu tatbik edecek olan uzman doktorun oluşturduğu program üzerinden uygulama gerçekleştirilmektedir. Aynı zamanda seans aralıkları ve seans sayıları da yine uzman doktorların değerlendirmeleri sonucunda belirlenmektedir.

Alexandrite epilasyonun seans süresi ise uygulanacak olan alanın genişliğine ve o alanda bulunan kıl yoğunluğuna göre farklılıklar gösterebilmekte olup, genel olarak bir seans süresi en az 15 dakika ile en çok 60 dakika arasında değişmektedir. Alexandrite Lazer epilasyon uygulamasında seans aralıkları ise 1,5 ay kadar olmaktadır.

alexandrite lazer 3 1
Alexandrite Lazer

Alexandrite Lazer Epilasyon Uygulamasında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Nelerdir?

Alexandrite epilasyon uygulaması öncesinde ve sonrasında bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Alexandrite Lazer epilasyon öncesinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, uygulama gerçekleşmeden önce güneşlenilmemiş ve solaryuma girilmemiş olmasıdır.

Aynı zamanda sır ağda, normal ağda, epilatör, cımbız ya da iple alım gibi kıl köklerini tamamen alan uygulamaların yapılmamış olması gerekmektedir. Çünkü Alexandrite epilasyon uygulamasından en iyi sonucu elde edebilmek için, kılların köklerine kadar uzamış olması şarttır. Yine Alexandrite Lazer epilasyon yapılmadan önce uygulama yapılacak olan alana, 20 gün içerisinde glikolik asit içeren kremlerin tatbik edilmemesi gerekmektedir.

Alexandrite epilasyon uygulaması öncesinde kullanılan ilaçların ve özellikle deri hastalıkları olmak üzere bütün hastalıkların, epilasyonu gerçekleştirecek olan uzman doktora mutlaka bildirilmesi lazımdır. Aynı zamanda son altı ay içerisinde herhangi bir sivilce tedavisi görülmüşse, bunun da ilgili doktora bildirilmesi gerekmektedir.

Alexandrite epilasyon sonrasında ise, uygulama yapılan bölgeye 24 saat sıcak su temaslarından kaçınılmalıdır. Bronzlaşmak için güneşlenmek ya da solaryuma girmekte sakıncalı olmaktadır. Epilasyon olan alanları, güneş ışınlarından korumak için UV filtreli kremlerin kullanılması yarar sağlamaktadır. Bunların dışında epilasyon yapılan bölgelere, 1 hafta boyunca glikolik asitli kremler tatbik edilmemelidir.

Alexandrite Lazer Epilasyon Uygulaması Kimler İçin Zararlıdır?

Alexandrite epilasyon uygulaması aktif yara, aktif uçuk olan taşıyan kişilere ve kanser hastalarına yapılmamaktadır. Uzman doktorların muayene sonucu vereceği karara göre deri hastalıkları olanlara ve bazı ilaçları kullanan kişilere de Alexandrite Lazer epilasyon uygulaması yapılmamaktadır.

Akneler ve hormonal bozukluklar için ilaç kullanan kişilere de, epilasyonu yapacak olan uzman doktorun kararına bağlı olarak Alexandrite Lazer uygulanmaktadır. Yine aynı şekilde hamile olan kadınlarında epilasyon yaptırabilmeleri, uzman doktorun kararına ve kontrolüne bağlı olarak gerçekleştirilmektedir.

alexandrite lazer
alexandrite lazer epilasyon en i̇yisi mi? 57

Alexandrite Lazer Epilasyon Uygulamasının Yan Etkileri Nelerdir?

Alexandrite Lazer epilasyon uygulaması, tatbiki sonunda ciddi bir sağlık sorununa yol açmamaktadır. Basit tıbbi uygulamaların gerektirdiği ufak çaplı sorunlar olabilmektedir. Alexandrite Lazer epilasyon uygulamasının başlıca yan etkileri; uygulama alanlarında acı hissi, açık lekeler, kızarma, yanma hissi ya da koyu lekeler gibi olabilmektedir. Bu sorunlara ait sıkıntılı durumlarda, hafif ağrı kesici ilaçları kullanmak yeterli olmaktadır.

Kaynak: hairfreelife / ncbi.nlm.nih.gov

Pesketaryen Ne Demek? Pesketaryen Diyet Listesi

pesketaryen

Pesketaryen ne demek? Pesketaryen diyet listesi çok merak edilen ve herkes tarafından şaşkınlıkla karşılanan bir beslenme metodudur. Bu beslenme şekli çoğunlukla vejetaryen beslenme biçimine alternatif olarak sunulan ve vejetaryen beslenmenin bir alt çeşidi olma özelliğine sahiptir.

Sözcüğün etimolojik kökeni yapılacak olan diyetin ya da tercih edilecek beslenme yönteminin ne olduğu hakkında fikir sahibi olunması konusunda ipuçları vermektedir.

Pesketaryen sözcüğü kökeni İtalyanca ve İngilizce olan iki kelimeden birleştirilerek türetilmiştir. Buna bağlı olarak Pesce kelimesi İtalyancada balık anlamına gelmekle birlikte vegetarian sözcüğü de bilineceği üzere İngilizce et yememeye dayalı bir beslenme yöntemi anlamına gelmektedir.

Bu bağlamda sözcük temel olarak su ürünleri üzerine kurulu bir beslenme yöntemine işaret etmektedir ve doğal olarak Pesketaryen diyeti de bu bağlamda su ürünlerinin tüketilmesi üzerine inşa edilmektedir.

pesketaryen
pesketaryen

Bu beslenme yöntemi ile temelde kırmızı et tüketimi tamamen sonlandırılmalıdır ve beyaz et tüketimine ise kısmen izin verilmektedir. Vejetaryen beslenme yönteminden temel olarak ayrıldığı nokta da tam olarak burası olmaktadır. Bilineceği üzere vejetaryen beslenme yöntemi tamamıyla et tüketimini engellemektedir. Burada ise tavuk eti ve kırmızı etin dışında balık eti ve buna bağlı su ürünü olan etlerin tüketilmesine izin verilmektedir. Bu sebepten dolayı söz konusu diyeti tercih edecek olanlar, sadece deniz ürünleri ve doğal sebze, ot ya da bitkiler ile beslenmeye hazırlıklı olmalıdır.

Pesketaryen Nedir?

Pesketaryen nedir? Sorusunun cevabı ise diyet hakkında pek çok ipucu sunmaktadır. En genel anlamıyla bu sözcük diyetin tercih edilmesi durumunda beslenme sisteminin nasıl şekilleneceği konusunda fikir sahibi olunmasını sağlamaktadır.

Söz konusu sözcük en genel anlamıyla balık yiyen anlamına gelmektedir. Bu bağlamda diyet kapsamında balık ve buna benzer su ürünleri ağırlıklı bir şekilde beslenme sistemi oluşturulmaktadır.

Pesketaryen beslenme sistemini tercih edecekler için ağırlıklı olarak tercih edilmesi gereken besin kaynaklarını genel olarak şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Tüm yeşillikler
  • Sebze ve meyveler
  • Tahıl ve karbonhidrat grubu
  • Deniz ürünleri

Diyet kapsamında belli oranlarda bu besin kaynakları üzerinden belenme yapılmaktadır. Böylelikle doğal beslenme et ürünlerinden uzak durularak sağlanmaktadır. Burada karbonhidrat ağırlıklı ve bol vitaminli beslenildiğinin altı çizilmelidir. Öte yandan protein ise deniz ürünlerinden sağlanmaktadır.

pesketaryen
pesketaryen

Pesketaryen Beslenme

Pesketaryen beslenme ağırlıklı olarak deniz ürünleri, tahılgiller, sebze, meyve ve en genel anlamıyla yeşillik ağırlıklı bir beslenme felsefesidir. Diyetin sağlıkla yapılabilmesi için çoğunlukla zeytin, tam tahıllar, baharatlı bitkiler, tohumlar, kabuklu yemişler ve deniz mahsulleri ile beslenmenin sağlanması gerekmektedir.

Böylelikle vücudun ihtiyaç duyduğu temel besin kaynakları göz ardı edilmeden sağlıklı bir beslenme yöntemi oluşturulacaktır.

Bu beslenme yöntemi katı kurallar ve buna bağlı listeler ile hareket etme konusunda özgürlük de vadetmektedir. Bu bağlamda ne yenileceği konusunda belirleyici ve kesin kurallar bütünü de bulunmamaktadır.

Dolayısıyla böyle bir beslenme yöntemini tercih eden biri, bazı durumlarda yoğurt ve peynir gibi hayvansal gıdalar da tercih edilebilmektedir. Öte yandan kesin olarak uzak durulması gereken temel besinler kırmızı et ürünleri ve beyaz tavuk etidir. Aynı zamanda buna ek olarak domuz etinden de uzak durulması gerekmektedir.

Pesketaryen Diyeti Listesi

Pesketaryen diyet listesi için kesin kurallar ile sağlanmış bir yöntem belirlemek zorunlulukla gerekli değildir fakat buna karşın bu diyet kapsamında diyet listeleri de hazırlanabilmektedir. En nihayetinde diyet kapsamı itibariyle kırmızı et ve beyaz tavuk eti ya da domuz eti gibi ürünlerden uzak durulmasını sağlayan bir beslenme yöntemi olmakla birlikte, gerçek bir yaşam felsefesi anlamına da gelmektedir. Bu sebepten dolayı hazırlanan listelerin kesin hatlar çizmediğinin bilincinde olunması önemle tavsiye edilmektedir.

Pesketaryen beslenme sistemi için ana hatlarıyla tüketilebilecek yemeklerin listesini şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Suşi
  • Somon
  • Yeşil Salata
  • Ton Balıklı Salata
  • Balık Taco
  • Balık Güveç
  • Sardalyalı Pizza

Gibi ana yemekler tüketilmeye uygundur. Bu ana yemeklerin yanı sıra gerçek bir diyet listesi hazırlama imkanı da vardır.

Pesketaryen beslenme yöntemi için örnek diyet listesi:

  • Kahvaltı: 1 adet haşlanmış yumurta, 1 dilim beyaz peynir, 2 ceviz, 1 dilim tam buğday ekmeği, domates, salatalık, biber
  • Öğe Yemeği: Izgara somon, buharda haşlanmış sebze, 1-2 dilim tam buğday ya da çavdar ekmeği
  • Ara Öğün: 1 bardak kadar leblebi veya buna alternatif olarak 1 bardak kadar süt ile hazırlanmış kahve
  • Akşam Yemeği: 7-8 yemek kaşığı kadar sebze yemeği, salata, 1 kase yoğurt, 1-2 dilim kadar tam buğday ya da çavdar ekmeği, tam buğdaydan yapılmış makarna ya da bulgur pilavı veya 2 kepçe kadar çorba

Bu örnek liste ve buna benzer listeler oluşturularak diyetin sağlıklı olarak yapılması mümkündür. Bunun dışında ara öğünlerde kefir ya da yoğurt tercih edilmesi de son derece öneme sahiptir.

pesketaryen
pesketaryen

Pesketaryen Diyeti Faydaları

Pesketaryen diyeti faydaları bakımından pek çok sağlıklı yaşama uygun avantajlar sağlamaktadır. Özellikle deniz ürünleri ve ağırlıklı sebze tüketiminin metabolizmaya ve sindirim sistemine sağlamış olduğu katkıların yanı sıra pek çok farklı alanda bu beslenme felsefesi takip edilmesi durumunda avantaja sahip olunacaktır. Balık temelli bir beslenme yöntemi olması tahmin edileceği üzere Omega-3 bakımından yüksek oranda fayda sağlanacağı anlamına da gelmektedir.

Pesketaryen diyetinin sağladığı faydalar arasında:

  • Pankreas ve meme kanseri konusunda önleyici etkiye sahiptir.
  • Ağırlıklı olarak Omega-3 sağladığından gebelik döneminde tavsiye edilmektedir.
  • Kemik gelişimine katkı sağlamaktadır.
  • Kas dokusunu koruma özelliği vardır.
  • Kalp ve yüksek tansiyon rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
  • Diyabet konusunda düzenleyici ve besleyici bir etkiye sahiptir.

Bu ve buna benzer pek çok fayda bulunmakla birlikte, zengin bir Omega-3 kaynağı sunduğundan özellikle göz konusunda yaşanılan pek çok problemin çözümü adına kullanılabilir niteliktedir.

Kaynak: definicionabc / wikipedia

Aşotu Nedir? 13 Mucize Faydası

aşotu nedir

Aşotu Nedir? Faydaları Nelerdir? Bu küçük ve etkili ota yönelik sorulan soruların başına gelmektedir. Aşotu Latince adı Coriandrum Sativum olmakla birlikte halk ağzında Kişniş Otu adıyla daha çok bilinmektedir. Bu ot maydanozgiller ailesinden olmakla birlikte sağlık açısından tamamlayıcı bir etkiye sahip olan doğal bir mucizedir.

Günümüzde beslenme şekli ağırlıklı olarak doğal yollardan sağlanan besinler aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu bağlamda en doğal olarak tüketilecek besinlerin başında otlar gelmektedir ve genel anlamıyla bu otlar sağlıklı bir yaşamın anahtarları olmaktadır. Aşotu da doğal ve sağlıklı bir yaşam sürebilmek adına en çok tercih edilen otların başında gelmektedir.

Bir diğer ismi kişniş olan ot, Anadolu coğrafyasında çok sık olarak bulunmasının yanı sıra yoğunlukla tercih edilen otlar arasındadır. Görünüş bakımından maydanoza çok benzeyen Aşotu pek çok farklı yöntem ile tüketilebilmektedir.

Anadolu’da çoğunlukla yoğurt ya da ayran çorbası adı verilen çorbanın temel malzemesi olmakla birlikte, hamurişi ürünlerde, salatalarda, güveçte pişen yemeklerde aroma katmak amacıyla baharat gibi kullanılıyor olmasının yanı sıra, gövde ve kökü de tıpkı bir sebze gibi pişirilerek ya da kaynatılarak tüketilebilmektedir.

Aşotu aynı zamanda çay haliyle de tüketilebilmektedir. Buna karşın çaydan elde edilen posa aynı zamanda yüze sürülmek üzere de kullanılabilmektedir. Cilde sürülmesi durumunda akne ya da sivilce oluşumunu engellediği gibi bu tarz problemlerin giderilmesi adına da etkili çözümler sunduğu düşünülmektedir.  

aşotu nedir
Aşotu Nedir

Aşotu Nedir?

Aşotu nedir? Sorusu özellikle şifa kaynağı olan bu bitki hakkında en çok merak edilen soruların başına gelmektedir. Pek çok amaçla ve yöntemle kullanılabilen ve maydanoza benzerliği ile dikkat çeken bu ot, gerçek bir şifa deposu olmak özelliği göstermektedir.

Diğer bir ismi kişniş olmakla birlikte, oyun ana yurdunun Akdeniz Havzası olduğu tahmin dilmektedir. Gerçek bir yabani ot olmasının yanı sıra günümüzde pek çok alanda kullanılarak, şifa kaynağı olarak tüketilmektedir.

Aşotu aynı zamanda meyvesinden tutun, yaprağına ve köklerine, gövdesine kadar tüketilmesi uygun olduğundan son derece bereketli bir bitki olma özelliği de göstermektedir. Baharat olarak da kullanılabilen ot gerçek anlamıyla bir şifa deposudur ve her evden eksik olmaması uzmanlar tarafından önemle tavsiye edilmektedir.

Aşotu Nasıl Tüketilir?

Aşotu nasıl tüketilir? sorusu ile birlikte aşotu nedir? Sorusu da herkes tarafından çok merak edilen bu küçük otun işlevleri ve faydaları konusunda ne denli büyük öneme sahip olduğunu göstermektedir. Bilineceği üzere aşotu bitkisinin hemen hemen her bölgesi besin olarak tüketilmeye son derece uygundur. Kökünden tohumuna kadar her tarafı değerlendirilebilir ve kolaylıkla tüketilebilmektedir.

Aşotunun tüketim alanlarını şekillerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Aşotu yapraklarından soslar yapılabilir ya da doğrudan salatalara eklenebilir.
  • Gövdesi ve kökü kendi başına çorba yapımına da uygun olmakla birlikte, çorbalara eklendiğinde eşsiz bir lezzet sunacaktır.
  • Tohumundan turşulara eklenilerek faydalanılmasının yanı sıra toz haline getirilerek baharat olarak da kullanılabilmektedir.
  • Yine tohumları aracılığıyla çay olarak kullanımına da uygundur.

Aşotu nedir? Ve ne işe yarar? Diyorsanız bu uygulamalar ile kullanarak ne denli lezzetli ve sağlıklı sonuçlar vereceğini görebilmeniz mümkündür.

Aşotu Nerede Bulunur?

Aşotu Nerede Bulunur? Sorusunun cevabı doğal olarak bu bitkinin Akdeniz Havzası özelinde yetiştiği düşünüldüğünde bu alanda sıklıkla yabani olarak bulunabileceği anlamına gelmektedir. Burdur, Antalya, Konya, Isparta ve Erzurum gibi bölgelerde bitkinin yabani halini görmek ve toplamak mümkündür.

Öte yandan internet üzerinden de aşotu satışı yapan kimseler bulunmaktadır. Sahip olmak istemeniz durumunda aktar ya da benzeri ürünler satan yerlerden temin etmek mümkündür. Öte yandan sebze, Ağustos ve Eylül aylarında olgunlaşıyor olmasından dolayı, en taze şekilde kullanılmak isteniyorsa bu aylarda tedarik edilmesi tavsiye edilmektedir.

aşotu nedir
Aşotu Nedir

Aşotu Faydaları

Aşotu faydaları bakımından Anadolu coğrafyasının mucizevi özelliğe sahip bitkilerinden biri olmakla birlikte, her derde deva olma niteliğine sahiptir. Tohumu, yaprakları, meyvesi, kökü ve gövdesi dahil olmak üzere her bölgesinden ay ayrı yararlanılması mümkün olan aşotu nedir? Ya da ne faydaları vardır? Gibi soruların cevapları pek çok kimse tarafından merakla takip edilmektedir. Tam bir şifa deposu olmasının yanı sıra, sağlıklı bir beslenme düzenine sahip olmak adına düzenleyici özelliğe sahip olan aşotunun faydaları saymakla bitmez durumdadır.

Aşotu ya da kişniş olarak bilinen bu bitkinin faydaları arasında:

  • Güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olduğundan grip ve soğuk algınlığı gibi dönemsel hastalıklara çok iyi gelmektedir.
  • İçinde barındırmış olduğu bazı özel asitlerden dolayı kötü kolesterolün yok edilmesi konusunda son derece etkin bir rol oynamaktadır.
  • Kan şekerini düzenler ve kolesterolü dengeler.
  • Felç ve kalp krizi gibi hastalıkların yaşanmasına yönelik engelleyici bir etkisi vardır.
  • Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlamakla birlikte hazımsızlığı da gidermektedir.
  • Mide krampı, şişkinlik ya da mide ağrısı gibi yemek sonrasında yaşanılan problemlere iyi gelmektedir.
  • Aşotu tohumları çiğnenmesi durumunda ağız kokusunu giderici bir etkiye sahiptir.
  • Etkili bir zayıflama aracıdır.
  • Stres ve kaygı gibi zihin yoran durumların önüne geçme konusunda son derece etkilidir.
  • Özellikle kadınlarda olmak üzere cinsel isteği arttırdığı bilinmektedir.
  • İştah açıcı bir etkiye sahiptir.
  • Akne, sivilce ya da açık yaralar üzerinde güçlü bir etkisi vardır.
  • Göz ve deride oluşan iltihaplara da iyi gelmektedir.

Bunlar ve bunlara benzer pek çok fayda bulunmaktadır. Kişniş ya da aşotu adı verilen bu mucizevi bitki gerçek anlamıyla bir şifa deposu olma özelliği göstermektedir. Bu bağlamda aşotu nedir? Diye soranlara verilebilecek en net yanıt, her bir bölümü ayrı ayrı şifaya sahip mucizevi bir sağlıklı beslenme aracıdır demek yanlış olmayacaktır.

Kaynak: wikipedia / thespruceeats

Paleo Diyeti Nasıl Yapılır? Örnek Diyet Rehberi

paleo diyeti

Paleo diyeti nasıl yapılır? Örnek diyet rehberi ışığında son dönemde çok popüler olan bu diyet yöntemi hakkında bilgi almak ve fikir sahibi olmaya imkan tanınmaktadır. Paleo diyeti bir diğer ismi ile Taş Devri Diyeti gerçek anlamıyla kadim bir geçmişe sahiptir.

Diyetin çıkış noktası bakımından taş devri döneminde insanların beslenme yöntemlerinden feyz alınarak tasarlanmıştır. Bu bağlamda pişmemiş ürünleri merkez alan bir yönteme sahip olan diyet, son derece başarılı sonuçlar vermesi bakımından oldukça dikkat çekici görülmektedir.

Paleo diyeti kamuoyunda pek çok özel isim ile bilinmektedir ve buna karşı diyetin orijinal ismi, Paleotik çağdan gelmekle birlikte Paleo olmaktadır.

Taş Devri Diyeti, Avcı-Toplayıcı Diyet, Mağara Adamı Diyeti isimleriyle de anılan diyet, gerçek bir zayıflama tekniği sunuyor olması bakımından etkin bir zayıflama yöntemi olma özelliğine sahiptir. Sporcular tarafından da çok sık tercih edilen zayıflama yöntemlerinden biri olan bu diyet, günümüzde en popüler zayıflama tekniklerinin başına gelmektedir. 

paleo diyeti 2 1
Paleo diyeti

Paleo Diyeti Nedir?

Paleo diyeti nedir? Sorusu özellikle son dönemde herkes tarafından sıklıkla sorulan soruların başına gelmektedir. Özellikle bu mucizevi zayıflama tekniğinin etkin sonuçlar verdiğinin farkında olan kimseler, bu zayıflama tekniğine son derece yüksek ilgi göstermektedir. Diyet esas itibariyle beslenme düzeni konusunda kadim alışkanlıklar üzerine bina edilmiştir. Bu alışkanlıkların temelinde tahmin edileceği üzere işlem görmemiş besinler ve pişmemiş doğal besin kaynakları bulunmaktadır.

Paleotik dönemde bilineceği üzer insanoğlu henüz yerleşik yaşantıya geçmediğinden tarım ya da buna benzer beslenme yöntemleri henüz gündelik yaşantının bir parçası haline gelmemiştir. Bu devirde insanoğlu avcılık, toplayıcılık ve yabani bitkilerin köklerinden oluşan doğal besin kaynakları aracılığıyla en temel ihtiyaçların başına gelen beslenme ihtiyacını karşılamaktadır. Söz konusu diyet de bu bağlamda insanoğlunun bu çağ üzerinde gerçekleştirdiği beslenme yönteminden feyz almaktadır.

Antik çağın beslenme tekniklerinin kullanıldığı paleo diyeti, dönemin beslenme esaslarına göre, unlu mamuller, süt ürünleri ve şeker gibi yerleşik hayata dair temel besin kaynaklarının kullanılmaması üzerine kuruludur. Buna karşın diyet kapsamında sebze ya da meyve tüketilmesi konusunda herhangi bir engel bulunmamaktadır

Diyet, temelde basit ve ilkel beslenme yöntemi ile zayıflamayı vadettiğinden, komplike besin ürünleri yerine daha basit ve kolay erişilebilir temel besinler diyet kapsamında tercih edilmektedir. Dolayısıyla diyet kapsamında sadece doğal ürünler tercih edilmekle birlikte, işlenmiş ürünlerin tercih edilmemesi zaruridir. 

paleo diyeti
Paleo diyeti

Paleto Diyeti Nasıl Yapılır?

Paleo diyeti nasıl yapılır? sorusunun cevabı ise son derece basit ve temel öngörülebilir besin kaynaklarının tüketilmesi üzerine kuruludur.  Sebepten dolayı diyet kapsamında en çok dikkat edilmesi gereken temel mesele, tüketilecek besinlerin tamamen doğal olmasıdır.

Diyet kapsamında ilk olarak dikkat edilmesi gereken şey karbonhidrat tüketiminin minimuma indirilmesi gerektiğidir. Dolayısıyla şeker ve nişasta içeren unlu mamullerden ve buna bağlı bazı meyvelerden uzak durmak gerekecektir.

İnsan vücudu için hayati bir öneme sahip olan karbonhidratlar bu gıdalar yerine gündelik yaşantı içerisinde tüketilen doğal ürünlerden sağlanacağından, herhangi bir endişe ya da kaygı taşınmasını gerektirecek bir durum yoktur.

Paleo diyeti kapsamında protein tüketimine de dikkat edilmesi gerekmektedir. Antik çağlarda insanların çoğunlukla kaslı ve atletik bir yapıya sahip oldukları düşünülecek olursa, bunun temel sebebinin protein ağırlıklı beslenme olduğu görülecektir. Bu sebepten dolayı doğal şartlarda yetişmiş olan hayvanlardan elde edilen kırmızı et, tavuk eti, balık eti ya da yumurta gibi besin kaynakları bu diyet kapsamında önemli rol oynamaktadır.

Diyet kapsamında yaşantıdan tamamen çıkarılması gereken besinleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Tuz ve tüm bakliyatlar
  • Süt ve süte bağlı ürünler
  • Bakliyatlar, un ve tahılgiller
  • Mayalı besinler ve alkol
  • İşlenmiş yağlar ve tüm işlenmiş besinler

Diyet kapsamında bu ve buna benzer doğallıktan uzak tüm besin kaynaklarının tercih edilmesine engel olunmaktadır. Bu sebepten dolayı diyet boyunca bu ürünler üzerine kurulu bir beslenme biçimi tercih edilememektedir.

Paleo Diyeti Listesi

Paleo diyeti listesi kapsamında tahmin edileceği üzere tamamen antik beslenmeye uygun besin kaynakları bulunmaktadır. Bu besin kaynakları çoğunlukla protein ağırlıklı olmakla birlikte karbonhidrat barındıran besinlerden uzak durulması sağlanmaktadır.

Paleo diyeti kapsamında örnek verilebilecek diyet listesini şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Kahvaltı: Haşlanmış ıspanak, 5 dilim pastırma ve 5 adet ceviz
  • Ara Öğün: 1 adet portakal
  • Öğle Yemeği: 250 gr dana bonfile, 1 tatlı kaşığı tereyağı, 5 dilim ananas ve 1 kase semiz otu
  • Ara Öğün: 1 adet yeşil elma
  • Akşam Yemeği: 2 fileto ızgara somon, 1 kase yeşil salata, 1 kase fıstık ve son olarak 1 yemek kaşığı zeytinyağı

Görüleceği üzere liste çoğunlukla protein ağırlıklı olmakla birlikte lif içeren besin kaynaklarından oluşmaktadır. Böylelikle karbonhidrat ağırlıklı beslenmeden uzak durularak protein ağırlıklı bir beslenme düzeni oluşturulmaktadır.

paleo diyeti
Paleo diyeti

Paleo Diyeti Faydaları

Paleo diyeti faydaları bakımından da tıpkı beslenme düzeninin sağlanarak sağlıklı bir zayıflama sunma konusunda olduğu gibi pek çok avantaj sunmaktadır. Bu avantajlar tahmin edileceği üzere diyetin özünü oluşturan doğallıklardan gelmekle birlikte sağlıklı ve zinde bir yaşam adına da alternatifler sunmaktadır. Ayrıca kaslı ve atletik bir vücut görünümü sağlamak isteyenlere de son derece etkin bir çözüm önerisi sunmaktadır.

Paleo diyetinin zayıflama ve sağlıklı bir beslenme düzeninin sağlanması dışında faydalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Diyabet ve tansiyon hastalıkları konusunda risk azaltıcıdır
  • Kansere bağlı hastalıklara yakalanma riskini de düşürmektedir.
  • Kalp rahatsızlıkları konusunda düzenleyici bir işleve sahiptir.

Bunlara ek olarak düzenli ve sağlıklı besleniyor olmanın, uyku düzenini sağlanması, sindirim sisteminin sağlıklı şekilde işlemesi gibi yan faydalarını da görmek mümkündür.

Kaynak: mayoclinic / thepaleodiet

Sinir Otu Faydaları Nelerdir?

sinir otu faydaları

Sinir otu faydaları nelerdir? Sorusu son dönemde kamuoyunu son derece meşgul etmektedir. Faydaları bakımından sağlıklı bir yaşamın anahtarı olan sinir otu nerdeyse her derde deva olma niteliği taşımaktadır. Tohumu ve yaprağı ayrı ayrı şifa kaynağı olan sinir otu faydaları saymakla bitmeyecek alternatif sağlıklı yaşam ürünlerinden biri olmakla birlikte, vadettiği doğallıkla pek çok derdin çözümü olma konusunda son derece kritik bir öneme sahiptir.

Sinir otu faydaları açısından çok şey vadediyor olmasına karşın düzenli olarak kullanılması da gerekmektedir. Bu otu düzenli olarak tüketen kimselerde son derece belirgin yararları olmasına karşın bazı durumlarda otun zarar veren yapısı da belirgin bir şekilde açığa çıkabilmektedir. Çoğunlukla çay olarak tüketilerek tercih edilen ot, alternatif tıbbın şifa kaynağı olma özelliği göstermektedir. Bu sebepten dolayı günümüzde son derece popüler olarak tüketiliyor olmakla birlikte, her geçen gün talep yüksek oranda artış göstermektedir.  

sinir otu faydaları
Sinir otu faydaları

Sinir Otu Nasıl Kullanılır?

Sinir otu nasıl kullanılır? Sorusu adeta şifa kaynağı olan bu otun popüler hale gelmesi ve sağladığı şifanın kamuoyu tarafından bilinmesiyle en çok sorulan soruların başında gelmektedir. Doğada bulunan ve alternatif tıbbı tedavide rolü son derece önemli olan bitki ve otlar gibi sinir otunun kullanımı da son derece kolaydır. Çoğunlukla çay olarak tüketilen otun kullanıma hazır hale gelmesi hız ve basitlik konusunda avantaj sağlamaktadır.

Sinir otunu çay haliyle kullanmak için demleme yönteminin tercih edilmesi tavsiye edilmektedir. Şifa kaynağı olan bu otu demleme işlemine başlamadan önce 3 su bardağı kadar suyun kaynatılması gerekmektedir. Kaynamış bu suya birkaç tutam kadar sinir otu ilave edilmelidir ve demlenmesi üzere beklenmelidir. Yaklaşık olarak 10 ile 15 dakika kadar sonra çay hazır hale gelecektir ve gönül rahatlığıyla içilebilir durumdadır.

Alternatif tıbbın bu çok kullanılan otu, aynı zamanda kekik ile benzerliklere sahiptir. Bu sebepten dolayı kekik ile karıştırılarak tüketilmesi de mümkündür. Kekik ve sinir otunun birleştirilerek oluşturulan karışım yine demleme yöntemiyle ve çay haliyle yapılmaktadır. 3 bardak kaynamış suya kekik ve bir tutam kadar sinir otu ilave edilir ve yine demlenmesi üzere 10 ya da 15 kadar bekletilmesi gerekmektedir.

Sinir Otu Faydaları

Sinir otu faydaları sıralamakla bitmeyecek bir şifa kaynağıdır. Pek çok problemin çözümü konusunda yardımcı ve alternatif bir şifa kaynağı olmasının yanı sıra, düzenli tüketilmesi durumunda özellikle kalp ve damar hastalıkları başta gelmek üzere, pek çok rahatsızlık konusunda önleyici bir etkiye sahiptir. Aynı zamanda yine düzenli tüketiminde sindirim sistemini düzenleyici bir etkiye sahip olan ot, kabızlık durumlarına son derece faydalı gelmektedir.

Sinir otu faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  1. DNA üzerinde gerçekleşebilecek yıkıcı etkileri tamamen önler.
  2. Kalp ve damar hastalıkları konusunda mucizevi bir etkiye sahiptir.
  3. Karaciğer hastalıkları konusunda yardımcı besin kaynağıdır.
  4. Solunum yollarını açar ve solunum yolu hastalıkları konusunda son derece etkilidir.
  5. Kansere bağlı kötü huylu hücrelerin çoğalmasının önüne geçer.
  6. Cilt konusunda eşine az rastlanır bir fayda sağlamaktadır.
  7. Çıban tedavisinde etkin bir şekilde kullanılır.
  8. Bağırsak hastalıkları konusunda son derece etkilidir ve sindirim sistemini düzenler.

Bu belirleyici faydalarının yanı sıra pek çok konuda fayda sağlayan sinir otu adeta doğanın sunduğu mucizevi bir çözüm önerisi olma özelliğine sahiptir.

Sinir otu faydaları arasında diğer faydalara bakılacak olursa, açık yaraların tedavi edilmesi konusunda kullanılmasının yanı sıra, akciğer ve karaciğer üzerinde dağılan pis kanı temizleme özelliğine de sahiptir. Öksürük ve ona bağlı oluşan boğaz gıcıklanmalarına karşı son derece etkili olmakla birlikte, nasıl oluşumlarının önüne geçmektedir ve bu bağlamda nasır tedavisinde de aktif olarak kullanılabilmektedir. Böcek ısırıklarına karşı da doğal bir çözüm önerisi olan sinir otu, mantara bağlı yaşanılan rahatsızlıklarda da başvurulacak ilk alternatiflerin başında gelmektedir.

sinir otu faydaları
Sinir otu faydaları

Sinir Otunun Zararları

Sinir otunun zararları en az faydaları kadar dikkat edilmesi gereken bir öneme sahiptir. Şifa ve sağlık kaynağı olan bu otun faydaları olduğu kadar zararları da vardır. Bu sebepten dolayı kullanımında dikkat edilmesi gereken bazı hususlar bulunmakla birlikte, yine de tüketilmeden önce uzmanlara danışılmasında son derece fayda vardır.

Sinir otu faydaları olduğu kadar zararları da olan bir ottur. Sinir otu zararları arasında başlıca olanlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

  1. Doğrudan deriye temas ettiği durumlarda sıklıkla olmasa da tahriş özelliğine sahiptir.
  2. Astım ve Tansiyon hastaları kullanmadan önce uzmanlara danışmalıdır.
  3. Gereğinden çok tüketilmesi durumunda göğüs ağrısı ve göğüs sıkışması görülebilir.
  4. Gözde yaşlılık hissi yaratabilir.
  5. Gıcık hissinin yanı sıra hapşırma ve öksürmede yapabilmektedir.

Bu tarz durumların yaşanmaması adına böylesine yüksek ölçekli etkiye sahip bu şifa kaynağı ot tüketilmeden önce daima uzmanlardan ya da hekimlerden tavsiye almak son derece kritik bir öneme sahiptir. Özellikle sinir otu faydaları bakımından çok cazip gelebilmektedir ve bununla birlikte pek çok kimse hassasiyet göstermeden bu otun sağladığı şifadan yararlanabilmeyi arzu etmektedir. Olumsuzlukların yaşanmaması adına bu tarz durumlarda uzman tavsiyesiyle hareket edilmelidir.

Kaynak: wikipedia / ncbi.nlm.nih

Kapari Turşusu Nasıl Yapılır? Kapari Faydaları

kapari turşusu

Kapari turşusu nasıl yapılır? şüphesiz herkes tarafından çok meral edilen soruların başına gelmektedir. Kapari, çoğunlukla Ege ve Akdeniz Bölgelerinin kıyı kesiminde yer alan bölümlerde bolca görülen, yabani bir bitki olma özelliğini göstermektedir. Ege ve Akdeniz Bölgelerinde bolca yetişiyor olmasından tahmin edileceği üzere güneşi çok seven bitkinin toplanması son derece güçtür. Dikenli bir yapıya sahip olan Kapari, pek çok anlamda şifa kaynağıdır. Reçeli ve çayı da yapılabilen bu meyvenin en çok tercih edilen tüketilme biçimi ise şüphesiz turşu şeklindedir.

Kapari turşusu için ihtiyaç duyulan malzemeler

  1. Kapari meyvesi (Yarı olgunlaşmış ve yaklaşık 1 kilogram)
  2. 5 Diş Kadar Sarımsak
  3. İsteğinize göre bir miktar kişniş
  4. 1 litre kadar içme suyu
  5. 1 çay bardağı kadar ev yapımı olmasına özen gösterilmesi gereken Elma sirkesi
  6. 4 yemek kaşığı kaya tuzu (İri olmasına özen gösterilmeli)
  7. Tercihen 2-3 adet kadar defne yaprağı

Bu malzemelerin tamamı sağlanması durumunda kapari turşusu için her şey hazır duruma gelecektir.

kapari turşusu
Kapari turşusu

Kapariler güzelce yıkanmalıdır ve kavanozun en alt kısmına yerleştirilmelidir. Bu işlem sırasında 2-3 parmak kadar boşluk bırakılmalıdır ve sonrasında diğer malzemeler boşluk bırakılmayacak şekilde kavanoza sıkıca yerleştirilerek kavanoz kapatılmalıdır. Bu noktada hava almadığından emin olmanız gerekmektedir. Bu işlemin tamamlanarak turşunun yenmeye hazır hale gelmesi için yaklaşık olarak serin bir ortamda 10 ya da 15 gün kadar beklemesi gerekmektedir.

Kapari Turşusu Nedir?

Kapari turşusu Nedir? Son dönemde en çok merak edilen soruların başına gelmektedir. Kapari turşusu pek çok konuda şifa kaynağı olmakla birlikte, doğru şekilde hazırlanması durumunda sağlık açısından kritik faydalar içermektedir. Turşu adını aldığı kapari meyvesinden yapılmaktadır. Meyve, güneşi çok seviyor olması bakımından ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde sıklıkla görülüyor olmasına karşın toplaması son derece zahmetlidir.

Akdeniz iklimine uygun özellikli ve kısa boylu olan Kapari bitkisi sert yamaçların güneşe bakan yüzünde bolca bulunabilmektedir. Bitkinin yaklaşık olarak 100 ya da 150 yıl kadar yaşayabiliyor olduğu bilinmekle birlikte, dünya mutfaklarında çok sık tüketilen meyvesi ülkemizde son dönemde tüketilmeye uygun şekliyle günümüzde yeni yeni popüler olmaya başlamıştır. Öte yandan bitkinni ismi yöresel olarak değişiklik de göstermektedir. Kepere, keper, gebere, geber otu ve buna benzer bazı isimlerle anılan bitkinin orijinal ismi Kapari’dir. 

Kapari turşusu tüketilmeden önce dikkat edilmesi gerekenlerin başında, bu bitkinin tüketilmeden önce bir süre tuzlu suda ve sonrasında sirkeli suda bekletilmesi gerekliliğidir. En çok tüketim şekli olan turşu haliyle meyvenin tüketilmesi için tomurcuklarını bir süre tuzlu suda bekletildikten sonra, yaklaşık olarak 10 ile 15 gün kadar da sirkeli suda bekletilmesi gerekmektedir. Böylelikle turşu tüketimi için hazır hale gelecektir.

kapari turşusu
Kapari turşusu

Kaparinin Acısı Nasıl Giderilir?

Kaparinin acısı nasıl giderilir? Sorusu özellikle kapari meyvesi ile turşu yapmak isteyenler için en merak edilen soruların başında gelmektedir. Son derece endemik ve yabani olan bu meyvenin suya yatırılması durumunda ne denli acı olduğu da anlaşılmaktadır. Toplandıktan sonra suya yatırılmasında faydalan olan meyve, gün içerisinde suyunun değiştirilmesini gerektirmektedir. Böylelikle acı giderme işlemi daha da hızlanacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken temel mesele su değiştirirken verdiği acı hissidir. Suya biraz yaklaşıldığında acı kendini belirgin edeceğinden, su değiştirme işlemlerini tamamlamak için acı kokusunun bitmesini beklemek son derece kritik bir öneme sahip olmaktadır.

Kapari Faydaları

Kaparinin faydaları saymakla bitmez. Alternatif bir sağlık deposu olan meyve, zorlu işlemlerden geçtikten sonra tüketime hazır hale gelmektedir. Buna karşın bu zorluklara değecek oranda faydaları da bulunmaktadır. En çok tüketim şekli olan turşu haliyle meyvenin tüketilmesi özellikle pek çok konuda fayda sağlamaktadır.

Kaparinin faydaları arasında:

  1. Kilo verilmesini sağlar.
  2. Uzun süreli tokluk hissi yaratır
  3. Gündelik yaşantıda dinç ve dinamik bir özelliğe sahip olunmasını sağlar.
  4. Kronik bir yorgunluk hissine sahip olanlar için bu hissi giderir.
  5. Kemik ve diş gelişimine son derece kritik katkılar sağalar.
  6. Hücre hasarlarının en aza indirilmesini sağlar.
  7. Karaciğer yağlanmalarına karşı mucizevi bir çözüm önerisidir.
  8. Regl düzensizliğini düzenli hale getirir.
  9. Sindirim sistemine katkı sağlar.
  10. Kanser hastaları için alternatif yan katkı sağlamaktadır.  

Bu ve buna benzer pek çok şey bulunmaktadır. Meyvenin magnezyum ve kalsiyum bakımından zengin olması özellikle bu elementlerin eksikliği üzerine gelişen rahatsızlıklarda son derece etkili bir çözüm öneri olarak görülmektedir.

kapari turşusu
Kapari turşusu

Kapari Turşusu- Nefis Yemek Tarifleri 

Kapari nefis yemek tarifleri açısından da lezzetlere lezzet katma konusunda son derece değerli bir meyvedir. Kapari kullanılarak yemeklere lezzet katmak mümkündür. Özellikle basit ve işlevsel olmayan yemeklere bir miktar kapari katılarak renkli ve sağlıklı hale getirilebilmektedir. Bilineceği üzere kapari meyvesinin yararları saymakla bitmemektedir. İşte kapari ile yapılabilecek yemekler:

  1. Kaparili Somon Carpaccio
  2. Limon ve Kapari Soslu Balık Kek
  3. Kaparili Makarna Sosu
  4. Kaparili Levrek
  5. Kaparili Somon
  6. Kaparili Mantar
  7. Kaparili Rus Salatası

Gibi pek çok yemek üzerine bir miktar kapari ilave edilerek çok lezzetli ve son derece sağlıklı bir hale gelmektedir. Bunlara ek olarak unutulmamalıdır ki kapari en çok turşu hali ile tüketilmektedir ve kapari turşusu her anlamda sağlık deposudur.

Kaynak: wikipedia / thespruceeats

Ceviz Suyu Faydaları Nelerdir? 12 Bilimsel Sonuç

ceviz-suyu-faydalari-4

Ceviz suyu faydaları nelerdir? Sorusunun cevabı pek çok şifa kapısını aynı anda açmasının yanı sıra ceviz suyu düzenli olarak tüketildiğinde mucizevi bir alternatif tedavi yöntemi olarak kullanılabilmektedir.

Özellikle her gün aç karınla tüketilmesi sonucundan zayıflama ve dengeli bir sindirim sisteminin oluşmasına çok yüksek katkıları olan ceviz suyu faydaları bakımından en çok tercih edilen alternatif sağlıklı yaşam yöntemlerinin başında gelmektedir.

Bilineceği üzere ceviz zihin açıcı etkisi ve zekaya yaptığı katkıdan dolayı herkes tarafından çok sık tüketilen ve ülkemizde kolaylıkla bulunabilecek alternatif besin kaynaklarının başında gelmektedir.

Cevizin bilinen faydaları arasında diyabete iyi gelmesinden, vücutta bulunan kötü huylu kanser hücrelerin yok edilmesine kadar pek çok özellik bulunmaktadır. Bunların yanı sıra kemik erimesi ve kemik zayıflaması gibi pek çok derde de deva olma özelliğine sahip olan ceviz, su ile tüketildiğinde adeta sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez bir besin kaynağına dönüşebilmektedir. Ceviz suyu faydaları bakımından alternatifi olan pek çok sağlıklı zayıflama yönteminden daha etkili sonuçlar verebilmektedir. 

ceviz suyu faydaları
ceviz suyu faydaları

Ceviz Suyu Nasıl Hazırlanır?

Ceviz suyu nasıl hazırlanır? Sorusu özellikle ceviz suyu tüketerek sağlıklı bir yaşama sahip olmak isteyen ve yine bu doğrultuda sağlıklı bir zayıflama yöntemi belirlemek isteyenler için en çok merak edilen soruların başına gelmektedir. Ceviz, kolayca bulunabilen bir ürün olması bakımından çok tercih ediliyor olmakla birlikte, ceviz suyunun hazırlanması da tıpkı cevizin tedarik edilmesindeki kolaylık kadar son derece basit ve rahat yapılabilmektedir.

Ceviz suyu faydaları bakımından hemen hemen herkesin ilgi odağı haline gelmeye devam etmektedir. Ceviz suyu hazırlamak son derece kolay olmakla birlikte, tüketilmesi ve tedarik edilmesi de son derece koalydır. Öncelikle kabuklu halde bulunan cevizlerin kırılarak içlerinin çıkarılması gerekmektedir. Ceviz suyu hazırlanırken 2 ya da 3 parça ceviz içine ihtiyaç duyulmaktadır. Kırılarak içi ayıklanan 2-3 parça ceviz, akşam uyumadan önce bir bardak kadar suyun içerisine bırakılmalıdır. Böylelikle ceviz suyu hazırlanmış olacaktır. Sonrasında ise bu su afiyetle içilerek, içinde ki cevizlerin de yenilmesi gerekmektedir.

Ceviz Suyu Faydaları

Ceviz suyu faydaları bakımında adeta bir şifa deposu olmaktadır ve onlarca sağlık probleminin çözümünde etkin bir şekilde kullanılabiliyor olmasının yanı sıra sağlıklı bir kilo verme ve sindirim sisteminin düzenli çalışması için de alternatif oluşturmaktadır. Neredeyse hiçbir yan etkisi olmayan ceviz suyu, vücut içerisinde dengeleyici özelliğiyle dikkat çekmektedir. Cevizin doğal faydalarının yanı sıra ceviz suyunun faydaları tahmin edileceğinden çok daha yüksektir.

Ceviz suyu her anlamda bir şifa kaynağı olmakla birlikte doğru şekilde tüketilmesi gerekmektedir. Özellikle aç karınla tüketilmesi göstereceği etkilerin açığa çıkması bakımından son derece kritik bir öneme sahip olmaktadır. Şifa deposu olan ceviz suyu faydaları arasında şunlar bulunmaktadır:

  1. Kolesterolü düşürmektedir.
  2. Kalp sağlığını koruyarak, kalp krizi riskini en aza indirmeye katkı sağlamaktadır.
  3. Sinir sistemi üzerinde son derece etkilidir ve stres ya da kaygı gibi durumları önler.
  4. Kalp damalarının en iyi şekilde çalışmasında yardımcı role sahiptir.
  5. Tiroid hastaları için alternatif bir şifa kaynağıdır.
  6. Cildin tazelenerek genç bir görünüm kazanmasına katkı sağlar.
  7. Kansere karşı son derece etkilidir.
  8. Karaciğeri güçlendirmektedir.
  9. Sağlıklı kilo vermeyi sağlamakla birlikte metabolizmayı hızlandırmaktadır
  10. Sedef ve egzama gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılabilir.
  11. Emziren kadınlar için uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir.
  12. Tok tutucu özelliğe sahiptir.
  13. Diyabet hastaları için yüksek faydaları bulunmaktadır.  

Bunlar ve bunlara benzer pek çok konuda şifa kaynağı olan ceviz suyu, kolaylıkla hazırlanarak herkes tarafından ulaşılabilir bir alternatif sağlıklı yaşam yöntemi olma özelliğine sahiptir. Özellikle cevizin zengin bir besin değerine sahip olması ve pek çok vitamini içeriyor olması emziren anneler açısından büyük önem arz etmektedir. Ceviz suyu faydaları içerisinde en dikkat çekici özellik emzirme döneminde olan annelerin, süt aracılığıyla şifa deposu olan ceviz suyunun faydalarını bebeklerine geçirebilecek olmasıdır.

ceviz suyu faydaları
ceviz suyu faydaları

Ceviz suyu faydaları arasında regl döneminin düzenli olarak yaşanması ve cilt konusunda yapmış olduğu mucizevi etki ile kadınları son derece önemle ilgilendiren özellikler de bulunmaktadır. Bunların yanı sıra ceviz suyu karışımı ile tırnak ve saçlar da beslenmektedir. Böylelikle ceviz suyu sadece alternatif bir şifa kaynağı olmakla kalmayarak alternatif bir bakım aracı olarak da görülebilmektedir. Kan şekerini düzenleme konusunda da son derece etkin çözümler sunan ceviz suyu, uyku problemi yaşayan insanlar için de uyku düzenleyici bir yapıya sahiptir.

Ceviz Suyu Ne kadar Süreyle İçilmeli?

Ceviz suyu ne kadar süreyle içmeli? Sorusu özellikle bu karışımın ne denli yararlı ve sağlıklı sonuçlar verdiğinin bilincinde olan kimseler tarafından belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda ceviz suyu tüketmenin genel anlamıyla zararlı hiçbir yönü olmamakla birlikte, yan etkileri de neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu sebepten dolayı gönül rahatlığıyla tüketilebilir olmaktadır. Ceviz suyunun uygun şekilde tüketilmesi bu karışımın sağlayacağı faydaların en etkin şekilde alınması adına önemli bir yere sahiptir. Her ne kadar açık bir yan etkisi olmamasına karşın suyun tüketilmesi açısından dikkat edilmesi gereken bazı noktalarda bulunmaktadır. Ceviz suyu faydaları en iyi şekilde açığa çıkarılması adına günde bir bardak kadar aç karınla içilmesi gerekmektedir. 15 gün arayla düzenli olarak kullanılmasına da dikkat edilmesi gerekmektedir.

Kaynak: healthline / health.harvard

Diz Ağrısı Neden Olur? Geçirmek İçin 2 Etkili Yöntem

diz ağrısı

Diz ağrısı tek ya da çift taraflı olarak ortaya çıkabilen bölgesel bir rahatsızlıktır. Ağrı bölgeseldir ancak altında yatan nedenler kişiden kişiye değişebilir. Dolayısıyla dizde oluşan ağrının nedenlerini de yaşanılan semptomlar doğrultusunda belirlemek daha isabetlidir. Aslında diz kapağı ağrısı birçok yöntemle tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Ancak herkesin iyileşme süresi ve süreci farklı seyredebilir. Ağrı şiddeti de keza böyledir. Eklemler ve kas yapısı her insan için farklı olabileceğinden, diz ağrısı hassasiyeti de herkes için farklı olabilir.

Diz ağrısını geçirmek için etkili yöntem bulmak kolay olmayabilir. Dolayısıyla kendiniz için en iyisini bulabilmek ağrının nedenleri hakkında bilgi sahibi olmaktan geçer. Peki diz ağrısı neden olur?

diz ağrısı
diz ağrısı neden olur? geçirmek i̇çin 2 etkili yöntem 82

Diz Ağrısı Nedenleri

Diz ağrısı nedenleri ağrının uzun ya da kısa süreli olmasına göre sınıflandırılabilir. Çünkü kronik diz ağrısı, kısa vadeli diz ağrılarından çok farklıdır. Kısa vadeli ağrılar genellikle herhangi bir tedaviye gerek duyulmadan geçer. Ancak kronik diz ağrısı nedenleri hakkında daha derin bir araştırma gerekebilir. Kronik diz ağrılarında nedenler genellikle bir bütün hâlindedir ve birden fazladır. Diz ağrısı nedenleri arasında gösterilebilecek bazı durumlar şöyle sıralanabilir:

  • Osteoartrit: Eklemlerin yıpranması ya da yapısının bozulması şeklinde ifade edilebilecek, iltihaplanmanın kaynaklık ettiği diz ağrıları
  • Tendinit: Diz önü ağrısı şeklinde tanımlanabilen ve genellikle efor hâlindeyken ortaya çıkabilen ağrı (yokuş çıkarken, merdiven çıkarken ya da dizlere yüklenilen bir başka eylemde)
  • Bursit: Dizin aşırı zorlanması ile tekrarlayabilen ya da yaralanmalar sonucu ortaya çıkabilen iltihapların kaynaklık ettiği ağrılar
  • Kondromalazi patella: Diz kapağının arkasında yer alan kıkırdağın yumuşaması sonucu kemiklerin birbirine sürtünmesi nedeniyle ortaya çıkan ağrı
  • Diz arkası kistleri: Dizin arka bölümünde sinoviyal sıvı (eklemlerin kayganlığını sağlayan yağın) birikmesi sonucu meydana gelen ağrılar
  • Romatoid artrit (eklem romatizması): Bölgesel bir şişme gözlenebilen, ilerleyen süreçte eklem deformasyonlarına ve kemik erozyonuna da neden olabilen bu enfeksiyonel hastalığın kaynaklık ettiği ağrılar
  • Çıkıklar: Diz kapağının olağan konumundan oynaması ve çıkması sonucu ortaya çıkan travmatik bir ağrı
  • Menisküs yırtığı: Dizde yer alan kıkırdağın küçük ya da büyük bir bölümünde meydana gelen yırtılma kaynaklı ağrılar
  • Bağ yırtığı: Dizde yer alan dört ayrı bağdan birinde ya da birkaçında yırtık meydana gelmesi sonucu ağrı (Bu yırtık genellikle ön çapraz bağda gerçekleşir.)
  • Kemik tümörü: Osteosarkom, yani kemik kanseri türleri arasında en yaygın ikinci kanser.

Bütün bu durumlar kronik diz ağrısı oluşumuna neden olabilecek faktörleri içerir. Eğer kronik ağrı tedavi edilmezse daha ciddi eklem ve kemik sorunlarıyla karşılaşılabilir. Hayat kalitesini ciddi oranda düşüren bu rahatsızlığa iyi gelen tıbbi tedavi yöntemleri olduğu gibi, alternatif tedavi yöntemleri de vardır. Peki diz ağrısına ne iyi gelir?

diz ağrısı
diz ağrısı neden olur? geçirmek i̇çin 2 etkili yöntem 83

Diz Ağrısına Sirke

Diz ağrısına sirke ile oluşturulabilecek doğal bir kür ile tedavi uygulamak mümkündür. Sirke sağlık için çok faydalıdır ve tarih boyunca birçok hastalığın tedavisinde kullanılmıştır. Diz ağrısı için kür tarifi de sirkenin içinde bulunduğu etkili bir yöntemi meydana getirir. Sirke ile zeytinyağı karıştırılarak iyi gelebilecek bir kür elde edilir. Bu kür diz ve komşu bölgelere hafif şiddetli bir masaj eşliğinde uygulanabilir. Deri altına nüfuzunun tam olarak sağlanması için de bir müddet beklenir. Bu mucizevi kürü düzenli uygulayarak diz ağrılarından kurtulmanız mümkün olabilir.

Ayrıca sirke sadece kür yoluyla değil, içilerek de iyi gelebilmektedir. Ağrıların şiddetlendiği zamanlarda bir bardak sirke-su karışımı içmek oldukça etkilidir. Bu da denenmeye değer bir yöntemdir.

Diz Ağrısına Patates

Diz ağrısına patates kullanılarak hazırlanacak bir karışım da oldukça iyi gelmektedir. Çünkü patatesin yapısında bulunan bileşenler onu ödem ve ağrı giderici bir sebze hâline getirmektedir. Bu yüzden patates eklem ağrılarının tedavisinde alternatif bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Patates püresi ile tedavi uygulamak için;

  • Bir adet orta boy haşlanmış patates
  • Bir tatlı kaşığı kadar ozon yağı
  • Bir çay kaşığı pelesenk yağı
  • Bir çay kaşığı çörek otu yağı
  • Bir tatlı kaşığı karabiber
  • Bir tatlı kaşığı pulbiber

Patates ezilerek püre hâline getirilir ve tarifte yer alan tüm malzemeler bu pürenin içine karıştırılır. Malzemelerin iyice karışması önemlidir. Daha sonra bu püre, ağrının yaşandığı dize ya da ekleme dağıtılır ve streç filmle sarılarak beklenir. Pürenin sıcak ya da soğuk olması önemli değildir. Ağrılı bölgeye uygulanması, karışımın tüm tedavi edici özelliklerinin deri altına geçmesini sağlayacaktır.

Kaynak: webmd / mayoclinic